7. Sayı
Editörden
Duygularımız en zayıf ama aynı zamanda en güçlü, bizi biz yapan noktamız, insanı ayrıcalıklı kılan diğer yaratılmışlardan...
Kalbimiz; kırılıp, parçalara ayrılıp, uzun süre kapalı kutlularda saklanıp, tamir edilip, onarılıp, cilalanıp, paklanabilen fiziksel olarak küçük, metafiziksel olaraksa bir bütünün en önemli parçası olan et yığını... Sevmeyi, sevilmeyi, nefreti, affetmeyi, kırıldıktan sonra tamir edilmeyi; hepsini öğrendiği şekilde insandan insana farklılık gösteren; bazen unutkan bazen ısrarcı, bazense şüpheci, yaralı veya yamalı, iki ucu bir türlü iliklenmeyen, acıya dayanıklı ve sevgiye susamışlığıyla tanınan kan pompası.
Sokak ışıklarından arınmış bir bahçe, bir tepe gibi bazen mantığımız... Esen rüzgâr bazen içine işler insanın, dondurur ruhunu. Fakat bilir ki o an donmaya razı olmasa yanacak, hatta dilediği gibi donduramaz da içini, o soğuğun da bir noktası olması lazım ki soğuk yakmasın benliğini... Lâkin bilirsiniz, öyle gecelerde bakarsanız ancak görürsünüz muhteşem ihtişamıyla gökyüzünün gözler denizine sunduğu şenliğini... Görmeli insan, evet, ama bakmak yabana mı atılmalı? Beynimiz, mantığımız, göklere çıkarılarak övülen, duygulara çok karıştığı için yerden yere vurulan, yetersiz bulunan, küçücük cüssesiyle evrenlere yeten cevizimsi bir diğer et parçası vücudumuzda...
Beyin ve kalple ilerleyerek her gün biraz daha kendimize yaklaşıyoruz. Birinden biri ağır bassa da her daim bizi biz yapan gücü ikisinin dahilliğiyle elde ediyoruz.