Fayans Kırıkları

Yazar

Nehir Yılmaz

27. Sayı

Şiirhane

Kollarına sıkıştırdığın çiçekler kadarsa ömrün,
Kim bilir neler anlatırdı dalları, yaprakları..
Kabarık göğsüne değen yerleri..
Ki o göğse ne yaşlar döküldü,
Ne yiğitler teselli buldu..
Ne körpelere ayna tuttu,
Yastık edildi yoldaşlara..
Kendi nefesini bile sakladığın o güzel göğsün..

Beklerken kaç kişi gözlerini dikti mesela gözlerine..
Ya da halının saçaklarına dalıp gitti heyecan ve efkar içinde..
Kaç kişiyi geçirdin hayat köprüsünden terli avuçlarından tutup..
Kaçını arafta bıraktın,
Kaçını efsunlu çarşaflarda?
Bir kilo pamuk daha mı ağır bazı zamanlar sana biçtikleri ahlaktan..
Duymadın mı sana dediklerini, görmedin mi?
O zaman da mı gözleri kapatmak gerekirdi nefes almak ve devam edebilmek için?

Beklediğin sokaklar,
Geçtiğin hayatlar bir bir yıkılıyor şimdi..
Tepeden tırnağa..
Sana edep anlatmakla, şehvetini almak arasında kalan her şey..
Meydanlar, heykeller, bayraklar, babalar, kardeşler, her şey..
Her şey ve hepimiz yıkılıyoruz..
Dedi ya Nazım, manastır da kule de yıkıldı çoktan..

Savaşlarının önünde saygıyla eğildiğin,
Ustaca çomak salladığın felek bile yıkıldı..
Dudağının kenarındaki o incecik çizgi,
Ondan böylesi alaycı değil mi?

Ve gayet farkındasın,
Bir fayansın derzinden fazla, dersin geçmiş aleme..

Şimdi buradan baktığım şeyin,
Her iç çekişte arzudan rahme yolculuğu,
Sıcak bir yuva bulamayışımızdan..

Şimdi buradan baktığım şeyin,
Her defasında gönül değiştirmesi,
Senin o mor hüzünlü elbisenden..

Bir de radyoda Şövket Elekberova çalıyor;
Akşam Mahnısı..
Ondan..