28. Sayı
Şiirhane
Gökyüzünü gözlerinin arasında topladım
Ve bir damla yaşınla bütün şehri suladım
Ruhumda bir sevda filizleniyor
Karanlık çökmüş şehirlerden yazıyorum sana
Bir iplik gibi büyüyor içimde geceler
Rüzgar esmiyor baygın bütün mevsimler
Sen bir şiirsin et ve kemikle yazılmış
Yanan gözlerinden okunuyor mısraların
Çıkmaz sokaklarda ansızın karşılaşıyoruz
Adımlarımız aynı yöne çıkıyor
İkimiz de hayatın ırmağında çalkalanıyoruz
Sen göz kırptıkça benim içimde yıldızlar büyüyor
Kır papatyaları selam veriyorlar gözlerine
Ağaçlar sanki ormanında bir kolordu
Dudaklarının arasında cılız isimleri saklayan
Yüzük parmağımla dokunursam sana
Şah damarından akan kanlar gibi
Bana bir o kadar yakın
Bana bir o kadar ırak.
Ne vakit seni karşımda görsem
Ayaklarıma dolanıyor ince tülden bir perde
Ruhumun en tenha köşesinde sızılar duyuyorum
Sağanak yağmurlar alıyorlar beni gecenin koynundan
Bir şiir yağıyor gökten dolu dizgin mısralarla
Şiirlerin altında iliklerime kadar ıslanıyorum
Her yanıma gözlerin batıyor durmaksızın
Ben kirpiklerine kadar şahidim
Irmaklardan akan damlalarını gördüm
Bu sırrı kimseler bilmez
Ben ve gözlerin arasında bütün mesele
Gözlerin yalnız bana şarkılar söyledi
Bu bir öyküyse bir yarısı sensin
Öbür yarısı benim.
Sen hiç durmadan benden kaçıyorsun
Ben dört kutsal nehiri aşıp seni arıyorum
Sana dervişlerin kitabından yedi mucize sunuyorum
Tükenmek bilmeyen umutlarımla geliyorum kapına
Gökyüzünün sonsuzluğunda eriyor dudaklarım
Ve ben bu sonsuzlukta ellerine yıldızlar saçmışım
Her şehirden erguvanlar toplayıp saçlarını tarıyorum
İpektenmiş gibi ilmek ilmek ellerimde raks ediyorlar
Bir şiir ahengiyle dolanıyor ismin dudaklarıma
Ben seni hangi köşede görürsem orda yanıyorum
Her köşede bir yabancı çıkıyor karşıma
Sen yağmur gibisin yağıyorsun gözlerimden
Sokak sokak ıslanmış tüm şehir
Bir lahza dahi olsa ellerini tutmak istiyorum
Anka kuşları kanat çırpıyorlar ıssız vadilerde
Dağlar ellerin altında eriyip gidiyorlar
Musanın asasının ortasında yarılan kızıl deniz
İbrahimin ateşten güllerine sarılıyor
Ve sen bu döngü arasında uykularımı bölüyorsun
Gözlerimle gözlerin arasında yedi cihan dolanıyor
İsmin arafta kalmış bir denklem sanki
Adını duyduğumda güneş batıdan doğuyor
Bir hasret gibi tütüyorsun dudağımda
Ben bu yorgun kalabalıktan ansızın sıyrılmışım
Kırk gün kırk gece kapında tozlu şiirler yazıyorum
Mısra başlarında karşılaşıyoruz seninle
Şiiri de gözlerinde bitiriyorum
Belki aynı anda aynı şeyleri düşünüyoruz
Belki de bir zamanlar çölde defalarca rastlaştık
Aynı seraptan çok kez su içtik
Kalu belada ruhlarımız beraber yeminleşti
Duru bir göğün altında ıslanıp dudaklarını dinledim
Dizlerim karşında bir ip gibi çözülü verdi
Ay seni gördüğü vakit gökyüzünde dağılıyordu
Zifirden bir karanlığın bulutları çökmüştü üstüme
Sen benden ayrı bir çok şiire yazıldın
Ben seni düşünmeden tek mısra dahi yazmadım