29. Sayı
Editörden
Hadi kapat gözlerini!
Bir an için…
Narin, görece çok da uzun olmayan ömründe, sahip olamadığın o tüm anların hatrına sadece “bir an” kapat!
O aynı dizleri yaralı çocuk ol şimdi! Okul bitmiş, ya memlekete bilet almış sizinkiler ya da annen deniz kıyafetlerini çıkarmaya başlamış dolabın rutubetli köşelerinden. Lastikleri eprimiş mayon bu yaz da olur umuduyla çağırıyor seni odadan denetmeye. Yarı çıplak, yarı heyecanlı, yarı dünyayı umursamaz yaşlarındasın. Nasıl da canlısın. Nasıl da güneşe varmaya heyecanlısın.
O aynı kalbi meraklı çocuk ol şimdi! Okul bitmiş. Kampüs boş, herkes dönmüş memleketine. Senin dönmeye hiç niyetin yok. Aşığınla geçireceğin o güneşli yazın peşindesin. Peşinen her hazzın elindesin. Gençliğin, canlılığın, neşen de aşka dahil. Nasıl da yaza çıkmaya, güneşe varmaya ve bir adada, dünyadan kaybolmaya hazırsın...
O aynı adam, o aynı kadın, o aynı çocuk ol şimdi! Nereden gelirsen gel, hangi hikayeyle var olursan ol, kimi acı kimi tatlı çokça şaşkın yüzlerce anının toplamı, çarpımı ve çarpanısın. Yaşamın izin verdiği, senin yaşamında izin verdiğin kadar an'ın çoğalttığısın.
Hadi şimdi izin ver güneş usul usul sokulsun gölgene
Dinlensin teninde
Uçuşsun kelebeklerin bir aşk varsa kalbinde
Demlendirsin seni efkarlıysan, yazın en yeşilçamlı meyhanesinde...
Gurbetteysen şimdi mesela,
Bir şarkı bile dinleyemiyorsan anılar gelip konar diye tellerine,
Kaldır başını!
Ve gördüğün tüm yazlara minnetle
Selamla yenisini en zarif halinle.
Kaç yaz, kaç güneş, kaç sen kalacak zihninde?
Kaç vapur yanaşacak kıyılarına bir Temmuz sevisinde?
Damağında lavantalı dondurma tadı...
Ada'nın en meşhur dükkanından…
Kaç lezzet dolaşacak bu yaz damarlarında?
Hangi dergiyi okuyacaksın sahilin en gerisindeki söğüdün altında?
Belki “Raf Dergi” olacak gözlerinin ucunda.
Hadi kapat gözlerini!
Bir an için…
Ve çek içine ada kekiklerinin
Efsunlu hikayelerini.