32. Sayı
Şiirhane
Avuçlarımda tütünle kıvrılan ateş böceği
Saklıyor etrafından ışığı, gölgesini, endişesini
Ki safi zarardı bu telaşın bünyesinde açtığı yaralar
Yere düşen bir yaprağın özü kadar sakıncalı
Neden anlamıyor hayatta kalmaktan
Saklandığı tuzaklar kendinden bile habersiz halbuki
Karamsar gözyaşlarını bir meteor yağmuru alıkoyarken
Dalıyor deliksiz uykusuna erkenden, dert etmiyorum bir şeyi
Hiç kan akıtmadan geçsin dilediğim bahar
Ardına bakmadan bıraktı omzunda taşıdığı yabanıl dağ çiceklerini o anda
Güpegündüz aramıza sokulan tehlike sirenleri
Deri değiştiren onca insan arasında yıldızlarla birleştirdi kaderimizi
Bileğime çizdiğim yol haritası teslim oldu rüzgara
Uykusuz gecelerim hapsoldu bir dervişin rüyasına, sonumuz hayrolsun
Aristokrasinin gözlüğünü çıkarıp uyan sen de o geyikli rüyalara
Kaybolan auranın spiralleri sarılırken zamana
Aşık olurcasına yaş aldığında elmas kuzeyin ışık hüzmelerinden
Dilek tutacağız demiştik geçmişteki akranlarımız adına
Bir iki anlam çıkartacağız uzaklaşmakla eriyen buzullardan
Tekrar dünyaya gelsek mesela Roma'da ya da Bologna'da bir havalimanında
Gelecek siyasi meseleleri çözmek adına değil yetişmek için birkaç pazar kapanışına
Lokal lezzetleri bölercesine ortadan ikiye
Denizi yardığımız Akdeniz havzasında
Sol yanımızdan umutsuzca geçecek flaneur
Akşam vakti gerçeklerin farkına varıp ağlatacak güneşi
Gün aşırı büyüyecek düşlerimiz gerçeklik uçurumunda
İskambil kağıtları arasına sıkışan yıllarımızı
Avucumuzda bir ateş böceği anlatacak