Ruhların Kaçışı

Yazar

Beyza Göktaş

3. Sayı

Filmsever

Animasyon ve çizgi film izleme tutkunu biri olarak biraz geç tanışmış olsam da Spirited Away hayatıma güzel bir katkıda bulunmuştur. İzlerken adeta mistik bir gezegende ara ara gerildiğim ara ara sıcak bir gülümseyle kendimi bulduğum Ruhların Kaçışı adlı bu eser, (Özgün adıyla: Sen To Chihiro No Kamikakushi) Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilmiş, 2003 yılında “Uzun metrajlı en iyi animasyon filmi” Oscarını kazanmış Studio Ghibli yapımı Japon animasyon filmidir. Birçok ödül kazanan film aynı zamanda Oscar kazanan ilk animedir. Eğer siz de o dünyaya girenlerdenseniz eserin bolca felsefik ve derin anlamlar içerdiğini göreceksiniz.

Tabii ki bu olağanüstü eserin başkahramanı Hayao Miyazaki’yi unutmamak lazım. Bir sözüyle giriş yapsak hiç fena olmaz,

“Bir zamanlar on yaşında olan ve tekrar on yaşında olacak insanlar için...”

Miyazaki’nin tüm hayatını, çocukken arayıp bulamadığı saf ve samimi bir çizgi filmi bulma isteği şekillendirmiştir. Mükemmel bir hayat gayesi...

Senaryolarındaki karakterlerinde de görüldüğü üzere hayatı anlamlandırmaya çalışan çocuklara oldukça fazla yer vermiştir. İnsanla doğayı adeta en iyi iki dost yapma uğraşı, o güzel, büyüleyici hayal gücünün kapısını açar. Filmlerinde kullandığı doğaya saygı ve kötümserlik motifleri bizi, sunduğu panoramik dünyayla ahlaki bağ kurmaya iter. Çocukların evde oturup mütemadiyen çizgi film izlemelerinin umutsuzluğa kaptırdığını söylemiştir.

“Olabilecek en iyi şey sanal gerçekliğin toptan ortadan kalkması olurdu.”

Sanal gerçeklik olmasa da, sonuçta geçmişte bunlardan bahsetmek imkansız lakin o zamanlar bile hayal gücünün etkisini görmek mümkün. Kulaktan kulağa aktarılan efsanevi mitolojik hikayeler bunun en büyük örneğidir. Yani hayal gücünün insan bedeninde ve ruhunda her daim var olacağını düşünüyorum.” Teknolojiyi ve robotlaşan insan ruhunu sevmediğini ama bundan kaçılamacağını da filmleriyle kanıtlamıştır. Veeee... kadraja yansıttığı en önemli özelliği postmodern unsurlardan uzak duran şeffaflığıdır. Bunun sebebi 1960-1970 ‘lerde beraber çalıştığı öncülerden, Yasua Otsuka’dır. Miyazaki’ye göre Chihiro karakterinin başkahramanlığının en önemli göstergesi şirinliği ve zekası değil evrensel manevi kudretidir.

Yeni taşınacakları kasabada ailesinin yollarını kaybetmesiyle, kızları Chiriro’ya büyülü dünyanın kapıları açılmış olur. Çeşitli ruhların bulunduğu bu dünyada hayallerinizin ötesinde maceralar yaşar. Ama sanıldığı kadar kolay değildir bu dünyadan sağ çıkmak...

Chiriro yuvarlak suratındaki somurtkan ifadesiyle, bebek yüzüyle, cılız bacaklarıyla, kocaman ayakkabılarıyla tezat oluşturmaktadır. Dışarıdan sadece bu detaylara bakıldığında edinilen izlenim bir çocukta komik duracak kadar hazindir. Tabii ki karakter analizi bakımından daha derine inilebilir, ki bu da filmdeki karelerden çok daha net çıkarım yapabilmemizi sağlar. İzleyince fark edeceksiniz ki Chihiro ismiyle değil de kendisine daha sonradan verilen San ismiyle macerasına devam eder. Bu durumun, ismine tutunamadığının bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Filmin başındaki sahnelerde taşındıkları için mutsuz, arabanın arka koltuğunda cama yapışarak oturmuş somurtkan bir Chihiro görürken, ilerleyen sahnelerde anne ve babası için gösterdiği mücadelede korkusuz, kararlı ve çekici bir karaktere bürünen Chihiro görüyoruz.

“Çocukların geleceğine dair konuşmalar bana hep üzücü gelir çünkü çocuklar gelecekte sıkıcı yetişkinlere dönüşürler. Oysa çocuklar anı yaşar. O anı yaşarken her bir çocuk, çocukluk dönemini yavaş yavaş geride bırakır. Yine de çocuklar ve çocuk kalanlar, her zaman olacak.”

Görüşmek üzere...

Yönetmen: Hayao Miyazaki
Yıl: 2001
IMDB: 8.6