Doğu Ekspresi'nde Cinayet

Yazar

Seleme Bilgili

25. Sayı

Filmsever

“Benim bir avantajım var. Dünyayı sadece olması gerektiği gibi görürüm. Öyle olmadığında tüm kusurlar gözüme batar. Hayat benim için neredeyse bir eziyettir. Ama bir suçlu ararken çok işime yarar.”

-Hercule Poirot

Eminim ki bu incelemeyi okuyan herkes duymuştur Agatha Christie’yi bir yerlerden. Hatta kitabını okumuştur belki, hayranı da olabilir kendisinin. Ben ne kitabını okumuştum kendisinin ne de karakterlerini biliyordum. Yalnızca Pera Palace Otel’e olan ilgimden dolayı orada yazmış olduğu iddia edilen kitabından haberdardım: Doğu Ekspresi’nde Cinayet. Geçenlerde filminin olduğunu görünce dikkatimi çekti ve izlemek istedim. Festival filmleri ve kurgu diziler arasında yeni bir seçenek gibi geldi gözüme.

Filmde beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri filmin içinde İstanbul sahneleri olduğunu bilmekti. Çok da özlemişken, nasıl gösterildiğini merak etmiştim. İstanbul manzaralarını çok görmesek de Agatha’nın bizim buraları sevdiği belli. En azından İstanbul sarı bir efekt ile Arap ülkesi gibi sunulmamış. Film Kudüs’te ağlama duvarı önünde tam fıkralardaki gibi bir haham, bir papaz ve bir imamın şüpheli görüldüğü hırsızlık olayıyla başlıyor. Onların karıştığı bu vakayı çözmekle görevli dedektif -aynı zamanda Agatha’nın meşhur karakteri olduğunu öğrendiğim- Hercule Poirot’dan başkası değil. Kudüs’te çözdüğü bu davadan sonra İstanbul’a geçip biraz tatil yapmaya ihtiyaç duyuyor Poirot.

Vapura binmeden önce yanına gelen görevli ile ettiği sohbet sırasında şöyle söylüyor: “Bir şey ya doğrudur ya yanlıştır. İkisinin arası yoktur.” Bu cümlesi aklımızda bulunsun, bizim için önemli. Sohbet sona erdikten sonra vapura binerek İstanbul yolculuğuna başlıyor. Şehre indiğinde ise yaptığı pideleri âdeta sanat eseri olan Muhammed isimli fırıncı bir dostunun yanına gidiyor. Orada samimi bir dostuyla karşılaşmışken yanlarına İngiliz Konsolosluğu’ndan biri haber getiriyor. Bir vakayı çözmesi için tatil planını iptal edip derhâl yola çıkması gerektiğini öğreniyor. Bunun için de az önce karşılaştığı ve Doğu Ekspresi adlı trenin sahibinin yeğeni olan arkadaşından kendisi için trende bir yer ayırmasını istiyor. Böylece Doğu Ekspresi maceramız da başlıyor.

İçinde birbirinden önemli şahsiyetlerin yolculuk ettiği bu trende Poirot en azından yolculuğu sakin geçirmek isteyerek kitabıyla huzurlu vakit geçiriyor. Maalesef bu huzuru uzun sürmüyor ve onu bölecek kar kütleleri dağlardan raylara doğru gelerek treni raydan çıkarıyor. Kaza sonrası herkesin iyi olup olmadığını kontrol eden kondüktör bir odadan ses alamamasıyla şüpheleniyor ve işte o gece işlenen cinayet bu şekilde ortaya çıkıyor. Hareket etmek için sonraki duraktakilerin yardıma gelmelerini bekleyen bir trende, aralarında bir katille beklemek zorunda kalan yolcular varken onları bu durumdan tabii ki Poirot’nun kurtarması bekleniyor. Böylece trendeki her bir yolcuyla görüşme ve ipuçlarını toplama serüveni de başlıyor.

Olayın suçlusu bulunana kadar siz de merakla ipuçlarını bulmaya çalışıp çok emin olduğunuz tahminler yürütüyorsunuz elbette. Fakat bana güvenin tahminlerinizin hepsinde yanılıyorsunuz. Filmin en tatlı noktası ise sizinle beraber Poirot’nun da bir konuda yanılmış olması bence. Poirot’nun en başta bahsettiği “Bir şey ya doğrudur ya da yanlıştır, ikisinin arası yoktur” fikri, bu cinayetle beraber değişiyor. “Doğru ve yanlışın arası yoktu. Ama artık siz varsınız. Karar veremiyorum.” Diyerek çok iyi bildiği bir şeyin yanlış olduğunu fark ediyor. Nasıl çözümlendiği ve bunu ne üzerine söylediği siz okurların filmi izlemesi ile anlayacağınız nokta tabii ki. Sonuç olarak ben filmi sevdim, eğer size ağır gelecek bir film izlemek veya yeni bir diziye başlamak için çok yorgunsanız bence bu zengin oyuncu kadrosu ve senaryo sizin için iyi bir seçenek olacaktır. 2017’de vizyona giren filmin yönetmen koltuğunda aynı zamanda filmin başrolü Hercule Poirot’a da hayat veren Kenneth Branagh oturuyor. Yalnızca küçük bir uyarıda bulunmak istiyorum. Eğer tam bir polisiye tutkunuysanız ve Conan Doyle, Dan Brown gibi yazarları okuyorsanız bu film size biraz hafif gelebilir. Yine de keyif alacağınıza eminim. Şimdiden iyi seyirler.