Kefernahum

Yazar

Sude Alataş

2. Sayı

Filmsever

Bazı filmler vardır, görmezden geldiğimiz hayatın fark edemediğimiz gerçeklerini bize gösteren. Durup bir düşünür insan; benim derdim dert mi diye. İşte size bu ay böyle bir filmden söz etmek istiyorum. Nüfus kâğıtları dahi olmayan insanların yaşadığı bir yerde, anne ve babasına, onu dünyaya getirdikleri için dava açan bir çocuğun hikâyesi: Kefernahum. Kalpleri sızlatan bir Nadine Labaki filmi.

Kefernahum İncil’de geçen bir yer adıdır. Ayrıca cehennemlik yer anlamına gelen bir deyim olarak da kullanılır. Filmin çekildiği Beyrut’un, hasbelkader yaşayan insanlarının bulunduğu fakir kesimini gördüğümüzde, filmin adının “kefernahum” olmasının nedenini daha iyi anlayabiliyoruz. Beyrut’un bu fakir mahallelerinden birinde yaşayan Zain, okula gitmesi gerekirken bakkalda çalışmak zorunda kalan bir çocuk. Filmin başlarında, kaderine razı olmuş bir şekilde kardeşleriyle yaşamını sürdüren bir karakter olarak gözükse de, kardeşinin birkaç tavuk karşılığında zorla evlendirilmesiyle hayata karşı olan isyanı başlıyor. Biz de bundan sonra Zain’in asıl hikâyesini izlemeye koyuluyoruz.

Zain’in yolu, Etiyopyalı bir göçmen olan ve Lübnan’da kaçak olarak yaşayan Rahil ile kesişiyor. Tek bir çocuğu olan ve ona en iyi şekilde bakmaya çalışan Rahil, Zain’in gözünde fedakâr bir anne figürü oluşturuyor. Zaman içinde Rahil, sadece kendi çocuğuna değil, Zain’e de bir nevi annelik yapmaya başlıyor. Hatta çalıştığı zamanlarda çocuğu Yonas’ı emanet edebilecek kadar güveniyor Zain’e. Ama hayat bu, neler getireceği belli değil...

Zain ve Rahil’in ikinci karşılaşması ise bir hayli trajik. Filmin bir davayla başladığını söylemiştim ve bu davanın açılma sebebi, Zain’in ailesine karşı tahammülünün kalmayışı. Annesinin tekrar hamile olması fikrini kabullenemiyor, nasıl kabul edebilir ki zaten? Kız olursa sonunun kardeşi Sahar gibi, erkek olursa da kendisi gibi olacağını biliyor ve bu düşünce ona o kadar acı veriyor ki…

Yaşadığı onca şeyden sonra, film boyunca tebessüm bile edemeyen Zain’in, o güzel gülümsemesiyle filmi sonlandırıyoruz. Bu filmi özel kılan birçok detay var. Bunlardan biri, Zain’in gerçek hayatta 8 yıl Lübnan’da yaşamış ve Nadine Labaki tarafından keşfedilmiş Suriyeli bir mülteci olması. Sevindirici kısmı ise şu an Norveç’te, iyi bir şekilde yaşıyor. Ama maalesef Yonas ve annesi Lübnan’dan sınır dışı edilmişler.
Tüm yazı boyunca film diye bahsettik ama aslında bu gerçek hayat. Göz ardı ettiğimiz çocuk hakları, çocuk gelinler, istismar, mültecilik, sefalet, cehalet sorunları. Her yıl dünyaya gelen binlerce çocuk; Daha kendilerine bile doğru düzgün bakamayan ebeveynlerin çocukları ve kara yazgıları. Düşündüğümüzde “Beni neden dünyaya getirdin?” sorusu ne kadar da haklı bir isyan. Sonuç olarak izleyin ve izlettirin, sağlıkla ve düşünceyle kalın.