Ömrüm iki zamandan oluşur benim  Son ve ilk bahar  Birinde öldüm, diğerinde yeniden doğdum Fazlası yok, ne kışı gördüm ne yazı Bu yüzden ben;

Karda yanmış ayak izlerini tanımam mesela  Sobada kızaran kestaneler nasıl kokar  Üşümüş kedilerin elleri ne renktir bilmem Donuk cümleleri, uyuşmuş hissizliği ve soğuk bakışları anlamam

Yaza varan bir trenin son vagonuna yetişemem ben Üzeri sıcak denizlerle kaplı kumsallarda yürüyemem  Günbatımının kızıllığı nasıl izlenir bir başına,  Güneşte tutuşmuş bulutları ne söndürür, merak etmem  Sevginin sıcaklığını, içten bir gülümsemeyi veya hasretle yanan kalpleri Anımsamam, hiç hatırlayamam

Demiştim ya hani  Yaşamım baharlardan ibaret: Son ve ilk, senli ve sensiz

Yalnız yeşiller ve maviler, rüzgarda bestelenmiş  Biraz yağmurlu kahve, bir nefes de yeni açmış papatya...

Ne zaman öpse damlalar özlemle dünyayı  Yerde toprak kokusu ve gökte pamuk tarlaları

Dönüyor şimdi yapraklar yine sarıdan yeşile Ve ben sonumu bekliyorum, artık alışkınım Ömrümden başka bir bahar daha düşüyor... Bir doğuşa daha ölüyorum Sonu bir adım aşıp, ilke yaklaşıyorum

Sensiz bir baharda doğmuştum hayatımın birinde Ve bir senlisinde öldüm en son

Tekrar doğar mıyım bilmem ama Ben ölümün beyaz atına binmeye hazırım