Boş Laf

Yazar

Sevinç B. Sağar

17. Sayı

Öyküler

Kimi zaman Kafdağı’nın ardına kadar uzanan, kimi zamansa arandığında bir türlü bulunamayan anahtar misali öz güvenini düşünerek suyundan bir yudum daha aldı. Yetişirim sandığı ve bu yüzden ağırdan aldığı hazırlanma aşamasının son beş dakikasına girmişti, kahvaltı yapsa tuvalete gidecek, tuvalete gitse kahvaltı yapacak vakti kalmayacaktı. Aç kalmayı seçti.

Sınava yetişmeye çalıştığı için müzik dinlemeyi es geçtiği bir gündü. Ellerinde sınav notları, bir yandan yürüyor bir yandan notlarını okuyordu. Trafik ışığının yayalar için yanan yeşilinin son anında koşarak karşıya geçmeyi başardı.

İnsan kalabalığına çarpa çarpa ilerledi, etrafına dikkat etmiyordu. Otobüse bindi, hafif bir sesle mırıldanarak notlarını okumaya devam etti: "... Apple ve Samsung gibi şirketler akıllı telefonlarının fiyatlarını artırmaya devam eder ve buna rağmen insanlar o ürünü almak için sıraya girer. Bunun nedeni fiyatı ne olursa olsun insanların elde etmek istedikleri deneyimdir. Bu markalaşmanın gücüdür."

Okuduğu son cümlede durdu, "Boş laf." diye düşündü kendi kendine. "Markalaşma dediğin şey bizim nesilde kendini beğendirme isteğine dönüştü. Bunun yüzünden hiçbirimiz kendimizi sevemiyoruz. Kimseyi sevemiyoruz."

Otobüs durunca aynı telaşlı hâliyle yürümeye başladı, bir yandan notlarını okuyor bir yandan da kendini beğendirme ve sevememe konuları üzerinde çok durmamaya çalışıyordu. Dikkati dağıldı, çevresindeki insanları düşündü, yüzeysel ilişkilerini ve yapay gülüşlerini… Neyse ki o kendini seviyordu. Kendinin farkındaydı, o kadar kişisel gelişim kitabı okumaları, meditasyonlar boşuna mıydı? Kendine yatırım yapmak böyle bir şeydi. Diğerlerinin vay halindeydi. O herkes gibi değildi, kendinin farkındaydı. Kâğıtlarına bakarak yürürken her gün çıktığı kaldırıma basmak için ayağını kaldırmakta gecikti. Tökezledi, kâğıtları havada uçuştu, etrafa savruldu. Kaldırıma bir küfür savurdu. Orada işi neydi? Belirtmek için farklı bir renge boyasalardı ya!.. Hâlbuki baksa görürdü. Bakmadı, algılamadı. O haklıydı, kaldırım suçlu. O kendini beğenmişti, kaldırımı beğenmemişti. Kendisinin de herkes olduğunun farkına varmadan telaşla okuluna yürümeye devam etti. O da boş laflaşmıştı biraz.