Başak Yeniayı

Yazar

Cihan Öney

19. Sayı

Diğer

Gökyüzünden dökülen ilk yağmur damlasının yeryüzüyle buluşmasıyla başlıyor her şey… Buram buram kokan toprak, suyun gücüyle birleşip yeşile dönüyor. Yeşil öyle güçleniyor ki, hava oluyor, bulut oluyor… Mavi ve yeşil önderliğinde tüm renkleri daha kolay ayrıştırabildiğin, serin bir sabaha uyanıyorsun. Yazın o üstüne yapışan ıslak havasını alıp götüren, ufka baktığında dağı tepeyi keskin bir şekilde gösteren, şöyle derin bir nefes alıp “Oh be! Çok şükür, bin şükür!” dediğin o sabaha. Yağmur yağmış, toprak kokmuş, renkler görünmüş sen de yeni bir güne uyanmışsın. Bir kahve demliyorsun.

Mars’ın sert açısıyla beraber harekete geçmeye ve üretmeye zorlanacağımız bir Başak Yeniayı var önümüzde. Geride bıraktığımız süreçte yaşadıklarımızın ağırlığıyla neyin nasıl olması gerektiğiyle alakalı ciddi kararlar aldık. Kimimiz gönül rızasıyla, kimimiz gönül yangınıyla verdi kararını. İster istemez itildiğimiz bu yoldaki yeni hedefimiz de üretmek ve çalışmak olacak. Olan biten her şeyden sıyrılıp varlığımızı kanıtlamak istercesine bir mücadele içerisine gireceğiz. Özellikle kariyer alanında ve günlük rutinlerimizde olmak istediğimiz alan ile alakalı bir ürün elde etmek için adım atmamız bekleniyor. Yıllardır hayat gailesi içinde bir şeyler için mücadele ederken farklı metotlar denedik. Bunların bir kısmı tıkırında çalışırken bir kısmına hiç bize ait olmamasına rağmen bulaştık. “Yeniyi denemedim.” dememek içindi mücadelemiz. Bu noktada yeniyi ne kadar denemiş olursak olalım, yine yeniden “yeni” demek gerekiyor. Uğruna mücadele ettiğimiz her ne ise, oraya giden başka bir yol daha olmalı. Yollar hatta. Zira “Kimse hedefine ulaşamasın.” diye uğraşan bir sistem yok. Bilakis hepimizi hedefe itekleyen bir sistem var.

Bu zamana kadar gittiğimiz yol neyse bir de alternatif yollara bakalım. Bu aynı zamanda kendi sağlığımıza gösterdiğimiz özen için de geçerli. Minik bir kalbin pıtır pıtır atmasına bağlı olarak yaşıyorsak eğer, o kalbe, o kalbin olduğu bedene ve zihne iyi bakmak zorundayız. Bu süreçte spor yapmak, diyete başlamak, sağlıklı beslenmek vazgeçilmezimiz olmalı. Bu yeniay ilişkiler konusunda da üzerimizde bir baskı oluşturacak. Her türlü ikili ilişki konusunda alamadığımız sorumluluk her ne ise o taşın altına elimizi koyabilelim diye baskılanacağız. Bu baskılanma sürecinin nasıl gelebileceğini, hangi cümlenin, hangi olayın arkasında olabileceğini de ancak izleyerek fark edebiliriz. Şu gözlerimizi devamlı kaçırdığımız alanlara biraz daha dikkatli bakalım. İçinde bulunduğumuz ekonomik süreç de bu baskılanmaya dahil olacak. Darboğazdan geçtiğimiz şu dönemlerde, parayla olan ilişkimizin de bir sorumluluğu hak ettiğini unutmamak gerekiyor. Şüpheyi geride bırakmamız gerektiğini kesinlikle unutmamalıyız. Sonuç olarak ne olup bittiğinin farkındayız. Ne yararlı ne değil biliyoruz. Ayrıştırmak ve bir düzen kurup bu düzen doğrultusunda ilerlemek önceliğimiz olmalı. İnce bir nakış gibi işlerken yolumuzu, hata yapsak bile durmamalıyız. “Hata yapıyorsun.” diyen kişilere kulak vermek, o eleştiriyi kucaklamak bizi hedefe taşıyacaktır. Kurban falan değiliz! Mükemmel miyiz? Peki ama kim mükemmel? E o zaman gerek var mı o zihin karmaşasına?

Bir yudum alıyorsun kahveden ve renkleri daha iyi seçebilmenin verdiği güçle çıkıyorsun yola. Toprağın kokusu biraz daha yeşermek istercesine tütüyor burnuna. Sanki gün her zamanki günlerden daha başka görünüyor gözüne. Renkleri arkana alıyor, yaşadıklarını bir kenara bırakıyor ve bulut oluyorsun. Bulut olup, yağmur olup kendi toprağına, kendi tohumuna yağıyorsun. Bir sonraki baharda yeşermek için, kendi kendinin baharı olmak için gürlüyorsun bu sefer. Gelecek bahar bir meyve verecek olmanın omzundaki hafifliğiyle çıkıyorsun yola.

Bir fincan kahve al şimdi. Ufka bak olduğun yerden. Gördüğün her şey “sen”

Bulut sen, yağmur sen, toprak da sen…

Hadi yeşermek için...

Hadi tomurcuklar için…

Hadi meyveler için…

Yağmur ol yine...

Yağ kendi üstüne...