23. Sayı
Şiirhane
Bir şafak vaktiydi
Haftalardır kafamda yankılanan zincir sesleri
Yerini havan toplarına bırakmıştı
Yatağımın kalorifere bakan kısmında kurtçuklar geziyor
Bir hafta önce ısırıp bıraktığım portakala türlü işkenceler ediyorlardı
İlk başta portakalın bu çaresiz ve zavallı durumuna hayli üzülmüştüm
Bu zalim kurtçuklara içimden olmadık küfürleri ediyor
Bazense içine hakaretler yazdığım kâğıtları suratlarına fırlatıyordum
Fakat elimden daha fazlası gelmiyor
Ve o portakala sadece gözyaşlarımla destek verebiliyordum
Biraz ileride fındık kemiren bir sincap
Olan biteni tüm ketumluğuyla seyrediyordu
Ara sıra sessiz olması için seslensem de
Sesim vaaz veren kasabın heceleme seslerinden daha yüksek çıkmıyordu
Yandan geçen boğuk sesli topal çocuk
Kör göze sağır kulak
Bayat ekmeğe de köpüklü su lazım diye sayıklayıp duruyordu
Ayaklarının altındaki kâğıt parçalarını toplarken
Sokağın sonundaki evde pencereye çıkmış ulvi hanımefendiyse
Tiri-ra ra ra Tiri-ra ra ra Tiri-ra ra ra diye bir ritim söyleniyordu
Sirkte çalışan kocasının eve dönmesini beklerken
Adamın adı Borat’tı ve sanırım tanıdığım en garip adamdı
Benim adım Talat’tı ama kimliğimde Berkant yazılıydı
Tiri-ra ra ra Tiri-ra ra ra Tiri-ra ra ra
Loşşşşşşş
Foşşşşşşş
Kroşşşşşşş
e
Sanırım alarm birkaç saat önce çaldı fakat ben günlerdir buradayım
Dün gece birlikte olduğum dişi kitap çoktan boş bir sayfaya dönmüş
Gamzesindeki kırışıklık yazarın ismini sansürler hâle gelmişti
Amaaaan neyse!
Sol elimle saçımı tararken ve sağ elimle kelimi okşarken
Kin gütmenin ikiyüzlü bir eylem olduğundan şikâyetçi olmak
Beni eşini paylaşan bir komünist gibi çocuksu kılar
Yine de bazen düşünürüm iki ayaklı olmak düşünsel mi yoksa fiziksel bir kalıtım mı diye
Uçmak neden uçurtmakla aynı anlama gelmiyor da
Yürümek sürünmekle aynı anlama geliyor
Balkonda beslediğim güvercinin ekmek kırıntılarına şükretmesi neden
Neden bu evde halı yok ve ben bu koltuğun üzerinde uyumak zorundayım
Çünkü
Günahların bile yalnız
Diye seslendi şükretmeyi bilen güvercin
İsyankâr dilim buna çok kızdı ve
Çilek olmak varoluşsal bir sancı, peki ya reçel olmak?
Diye edebi bir teşkilde bulundum dudağımın altıyla sırıtarak
Yalnız ölmek bir lütuftur, peki ya yalnız doğmak!
Diye haykırdı aptal güvercin
Ne aptal ama!
Hıh!
Kan torbasına bulanmış pürüzsüz bir melezin hikâyesiydi bu
Kelimelerin tıp fakültesinden mezun olduğu,
Sapkınlığın rötar yaptığı o sabah
Diş fırçaları portakal ağaçlarına savaş açmıştı
Şizofren metro istasyonu
Hiç bu kadar anaç görünmemişti
Makinistin seri katil olan karısına
Hapisten firar etmiş tüm açık renkler
Bir girdap gibi melezi boğmuştu
Fakat melez ıslanmamıştı dahi
Çünkü yanlış denizde olduğunun farkına varmıştı
Yanlış olan her şeyi reddetmişti daha öncesinde
Bunları duyan hastanenin başhekimi
Rehabilitasyon merkezi açmıştı melez için
Melez, bir rahibeye dönüşmüştü burada
Arabistanlı bir kuğu ailesiyle tanışmıştı
Bazarov diye bir genç aklını çelmişti sonrasında
Fakat kiraz ağaçları sonu olmuştu melezin
O çıplaklığı seviyordu, Bazarov ise samimiyeti
Mersin, Kestane, Ceviz
Ulan keriz, ulan keriz…
Sedir, Zakkum, Akçaağaç
Karnım aç, karnım aç…
İşte
Pazartesiyi çarşambaya bağlayan
Bir sabah yeliydi
Beyaz satıhlı bu riyakâra
Bu sözleri söyleten
Ve salkımlı entariler diktiren
Hüznün yokluğunda mutluluk fedakârlık eder
Seni bana bağlayan yıldızlı husumetler kondururmuş
Gerçekleri zımbayla tutuşturduğum kalbime
Fakat hiçbir gerçek
Aşkı bana saksıgüzeli kadar güzel anlatamazmış
Ben demiyorum bunları, beni yanlış anlamanı istemem
Çünkü söylediğim hiçbir sözün
Boynuna dudaklarımdan daha çok yapışmadığını biliyorum
Olsun, aşkı ıslak sevmedim hiç zaten
Bu yüzden de çamursu benliğine ellerimi daldırmaktan hiç korkmadım
Seni tüm kirinle ve ihmalkârlıklarınla sevdim
Derinlerde bir yerde badem cevheri taşıdığına inandım
Her acıktığında karnından gelen dedektör seslerine sarıldım
Belki de bu yüzdendir tinnitus tanım
Yine de tırmandığım o inişte bunların hiçbir önemi yoktu
Çünkü kahverengi güller yetiştirmek için
Her günün akşamında yağmur duası ederdim
Senin gözlerindeki narsist ışıltıyı görebilmek için
Bütün bunların hatırına son bir kez canımı yak!
Bütün gücünle ve tek hamlede beni yere ser
Üstümde tepin ve bütün nefretini kus
Tırnaklarınla sırtımı ve yüzümü parçala
Beni tanınmayacak hâle sok ki
Sana bir yabancı edasıyla tekrardan âşık olayım
Çünkü ancak bir yabancı sever kendi gibini
Saçmaladığımın farkındayım, beni affet
Bu sefer sözlüğe bakmıyorum
Çünkü artık
Seni senin için yapmadığım şeyler kadar seviyorum
Fakat bana kin gütmediğini de biliyorum
“Zaten aşka kin kadar yakın bir his yoktur.”