26. Sayı
Editörden
Kış ortasında yalnız ve üşümüş bir ağacın kollarına sardım atkımı. Ayak izlerimi silmiş, geçmişimle barışmıştım oysa. İlerlemek, uzun yolların sonunu bilmeden bir ağaca sarılarak var olmak mıydı, yoksa her yeni güne ve doğan güneşe borcunu ödemek için yaşamak mıydı? Ben hiç kimseliğimle barıştım bugün. Beyaz çarşaflara sarılıp derin uykulara gömülmüş bu ormanda, küçük dalların uzandığı göğü, her gördüğümde değişen yüzüyle kabul ettim. Hiçbir güneş bir öncekinin aynısı değildi ne de ben dün gördüğüm gözlerimle bakabilirdim ona. Yaşamak işini ciddiye aldığımdan beri, duyuyorum daha sıradanı, görüyorum daha gözden uzak olanı, hissediyorum daha derinden daha derini hem hissedilmeyeni… Zamanı avuçlarımda tutmaya uğraşmıyorum artık. Bir yılın sonunda bu karlı orman dışında hem değiştiğini her şeyin, hem tıpatıp aynı kaldığını, biliyorum. Zamanı, yeni dinmiş bir kar fırtınası sonrasında oluşan sessizlik ve sakinliğe sığdırmışım. Ya ben yenik düşeceğim gelecek yıllara ya yeniden doğacağım her Ocak’ta. Ayak izlerimde taşıdığım yorgunluğumu kenara bıraktım. Biliyorum. Her şeyin hayata izni var, hayatın her şeye izni olmasının dışında. Yol almaya devam edeceğimiz ve kendimize şefkatle yaklaşacağımız bir yıl olsun sevgili okur. Sevgiyle kalın…