SEKİZMART-İNSANLARI

Yazar

Nehir Yılmaz

27. Sayı

Şiirhane

“Aslında özel bir güne hiç ihtiyacımız olmadı..
Filmlerde gördüğümüz o kötü adamlar geldiler ve güç nedir, yeniden tanımladılar.
Tanımın altındaki alt başlıklara göre gün günden sıralandık anlamadan.. “
Bir önceki kuşağın kızları böyle dedi bize..
“Ruhumuz sıkıştı, dikkatimiz dağıldı.
Yeniden şekillendi her detayımız yeni düzenlere, yeni erklere, yeni dünyalara göre...
Bir yandan sırtımızı sıvazladılar, giydirdiler, bir yandan ölesiye içeriye tıktılar .
Tabii artık evler değil içine tıkıldığımız.. Kendi içimiz..
İç içe kapattığımız matruşka bebeklerimiz..
Bölündük ve böldük de birbirimizi öğrendiklerimizden..
Ortamı aydınlatan neşemizi, gülüşümüzü, zekamızı
ve hayata keyif katan her inceliğimizi aldılar .
Bizim ne diğerleriyle didişmeye, ne herhangi bir “-izm” e ihtiyacımız vardı oysa..
Önce ihtiyacı yarattılar.. Sonra muhtaçlığımıza ağladılar..”
Suçlamak değil bu.
Ama kutlamak da değil.
Cinslerin kutluluğu ayrıca dünyanın umurunda hiç değil.
Sen buna ütopya dersin..
Ben Nazım derim..
Sen uçma dersin..
Ben Uçurtmayı Vurmasınlar derim..
Sen emredersin..
Ben şarkı söylerim..
Sen sekizmartkadınlargünümü kutlarsın..
Ben Sappho’yu, Sevgi Soysal’ı, Leyla Saz’ı düşünürüm
Hypatya’yı, Sylvia’yı,Radyum Kızları’nı düşünürüm..
Ve Marla Singer’i.. Ve Karantinalı Despina’yı
Ananemi, teyzelerimi, işini her gün daha iyi yapmak için uğraşan arkadaşımı,
Hikayesini dinlediğim ve hiç tanımadığım yolculuklardaki o kadınları düşünürüm..
Nasıl bucaksız anlattıklarını bir solukta tüm hayatlarını
ve bir kara sevdaya nasıl yürüdüklerini ateşler içinde..
O şarkıcıyı düşünürüm, filtresiz şarkılarını, edepsiz sevgililerini ve çocuklarını..
Her sabah kedileri besleyen,
lastikleri erimiş çorapları bileklerine düşmüş teyzeyi düşünürüm..
Ağıldaki kuzuları kendi doğurmuş gibi seven İlknur Abla’yı düşünürüm..
Otoyolda minibüsünün tekerini değiştiren kadının şalvarını düşünürüm..
Şalvarın küçük çiçekleriyle nasıl bir baharın geleceğini çekerim içime bir solukta..
Dünyayı değiştirenleri, beceremeyenleri, yolda kalanları, kalkabilenleri..
Kalkamayanları ve boş verenleri..
Ve birbirine el uzatan kızkardeşlerimi düşünürüm..
Hepsinin hikayelerini yeniden ve yeniden, altını çizerek..
Her Sekizmart’ta ellerine kuru tek bir karanfil tutuşturulmuş fotoğrafların yerini,
Kadın Erkek demeden yanyana mücadele verenlerin söylediği
devrimci, cesur şarkıları düşünürüm..
İster kutlu, ister mutlu olsun,
Bırakın ne olacaksa olsun..