Raf Dergi Film Kulübü

Yazar

Hüseyin Çakır

29. Sayı

Filmsever

Her hafta discord sunucumuzda buluşup seçtiğimiz filmler üzerine tartışıp sohbet ettigimiz Raf Dergi Film Kulübü’nde bu ay yerli sinemamızdaki birbirinden değerli 3 filmi konuştuk. İlk filmimiz 29 Mayıs’ta 71 yaşında hayatını kaybeden Ahmet Uğurlu anısına seçtiğimiz “Tabutta Rövaşata” oldu. Bir sonraki hafta ise Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde jüri özel ödülünü alan “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmini konuştuk. Nuri Bilge Ceylan'ın filmini konuştuktan hemen sonraki hafta ise sıcağı sıcağına Zeki Demirkubuz konuşalım istedik ve 2006 yılı yapımı “Kader” filmini seçtik. Sizler de yeni insanlar tanıyıp, filmler üzerine muhabbet ettiğimiz bu kulübe katılmak için discord sunucumuza üye olmayı unutmayın.
Hazırsanız eğer bu ay konuştuğumuz filmlere kısaca bir göz atalım.

Rumeli Hisarı’nda Evsiz Bir Adam: “Tabutta Rövaşata”
1996 yapımı Derviş Zaim filmi “Tabutta Rövaşata” filminin başrollerinde Ahmet Uğurlu, Tuncel Kurtiz ve Aysen Aydemir gibi birçok önemli oyuncu yer almaktadır. Anlattığı etkileyici hikayesi ile dikkat çeken film çekimleri ve film öncesindeki süreciyle de büyük bir önem taşımaktadır. Büyük zorluklarla ve çok düşük bir bütçeyle çekilen film birçok insanın hiçbir ücret almadan gönüllü bir şekilde çalışmasıyla tamamlanmıştır. Fakat çekilen zorluklara rağmen Antalya Film Festivali’nde “En İyi Film” dahil alınan birçok ödül harcanan emekleri karşılıksız bırakmamıştır. İstanbul’da yaşamaya çalışan Mahsun adındaki evsiz barksız bir adamın çevresinde dönen bir hikayeyi izlediğimiz “Tabutta Rövaşata” filmi için kulübümüzde buluşup, empati kurduk ve Mahsun’u anlamaya çalıştık hep beraber.

BBC’nin 21. Yüzyılın En İyi 100 Filmi Listesi’ndeki Tek Türk Filmi: “Bir Zamanlar Anadolu’da”
Şu yaşıma kadar sayısız yerli film izlemişimdir ama halen izlediğim en iyi Türkiye yapımı filmdir “Bir Zamanlar Anadolu’da”. Filmin kurgu günlüğü olan Ercan Kesal’ın “Evvel Zaman” kitabını okuduktan sonra da sevgim katmerlenmiştir, çünkü hayran kalınası bir perde arkası var filmin. Birçok yaşanmışlık var filmin hikayesinde. Bu yüzden film kulübünde de büyük bir istekle konuştum filmi katılımcılarla. Özellikle doktor ve savcı sahnelerine odaklandık beraber ve çözümlemeye çalıştık. Birçok sahnenin arkasındaki alt metni anlamaya çalıştık. Biz de Keskin’in kıvrımlı yollarında dolaştık, top gibi bir ağacı aradık birlikte. Kısaca, hepimiz için verimli olduğunu düşündüğüm bir buluşma oldu diyebilirim. 

Ne Senle Ne Sensiz: “Kader”
Sinemada binlerce aşk üçgeni temalı film izlemişizdir ama “Kader” filmindeki kadar bizi derinden yaralayan bir filmi en azından ben hatırlamıyorum. Belki de bu yüzden Zeki Demirkubuz deyince akla ilk gelen film hala birçoğumuz icin Kader’dir. Aradan 18 yıl geçmesine rağmen hafızalarımızda halen kendine yer bulabiliyorsa filmin başarısı yadsınamaz diye düşünüyorum. Biz de bu yüzden “Kader” filmini kulübümüzde beraber konuşup karakterlerin iç dünyasını tartışalım istedik. Bu buluşma, kulübümüzün en yüksek katılım sağlanan filmi oldu aynı zamanda. Uğur’un Zagor’a olan anlaşılmaz sevgisini ve bağımlılığını tartıştık ve arkasındaki sebepler üzerine kafa yorduk, Bekir’in özünde iyi bir insan olup olmadığına dair fikirlerimizi paylaştık. Kulübün sonundaysa şu sözü bir kere daha cok iyi anlamış olduk; “Zagor mahkum... Uğur Zagor'a mahkum... Bekir Uğur'a müebbet...” Bir sonraki film kulübünde buluşmak üzere sevgili sinemasever dostum.

Hüseyin Çakır 
@karelerlefilmlerden