Gürültü

Yazar

Sevinç B. Sağar

10. Sayı

Denemeler

İstediğim şeyler var. Hayallerimde sahip olduğum. Beni duyabilir misin? Hayaller, ucuz değil sanılanın aksine. Zamanımı, algımı, ruhumu koyuyorum ortaya. Kimseye açık verecek bir ortam değil belki ama yine de savunmasızım sonuna kadar. Ne istiyorsam alıyorum, en ince zaaflarım, en büyük korkularım, bastırılmış duygularım, dile getiremediğim düşüncelerim tüm açıklığıyla orada, o hayatta. Kurguladığım o anda. Beni duyabilir misin?

Kendimi kaybediyorum. Belki de bırakmalıyım tıpkı bir ağdan aşağı sallanan örümceğin uçuşu gibi. Ne sabit, ne tamamen kontrollü. Tam kararında. Belki rüzgar çıkar da ağda savrulurum, çarparım; ruhum kan revan bedenim ziyan. Bırakırım, düşünmem, plan yapmam, oyun kurmam. En denilenlerin duvarlarının bin kat arkasına hapsettikleri şeyleri hissedip de tiksinmem. Görmem belki, bakmam. İsterim, olmayınca bırakırım. Bırakmak istemem, sarılırım. Çok konuşurlar boş konuşurlar hep konuşurlar emin konuşurlar takılmam, acır geçerim. Şaka der geçiştirirler, çok bilirler, umursanacak bir şey yoktur, ciddiye almaz, değer verdiğini sanar lakin vermez, veremez ve fakat değer görmek ister. İlişmeseler, dursalar, yaşayıp gitseler.

Beni duyabiliyor musun? Fısıldıyorum.

Ayakta durmaya çalışırken sanki görevinmiş gibi bana destek olup “Bıraksam düşer.” mi diyeceksin? “Ayakta durmak istiyorsun, sonuna kadar bunu sana hatırlatacağım ve ne zaman istersen o zaman istediğin kadar olacağım.” mı diyorsun? Diyor musun? Duyuyor musun?

Bazen çok fazla şey deniyor, bazıları çok derinlerde duyuluyor.

Bazen kimse farkında olmuyor, kim öldürdü kim gömüldü? Olması gereken bir şeyler var, olması gerekenler olmaması gerekenleri olur kılıyor. Bu normal değil. Ben “bununla” değilim. Ruhum ayrı yolum ayrı. Oynuyorum, sadece bakıyorsunuz; güya görüyor herkes. Oynuyorum, kendime selam verip alkışlıyorum, alkışlıyorsunuz. Oynuyorum, zevk alıyorum ama artık seyircim midemi bulandırıyor. Ben büyük değilim, küçük olduğum yeri zamanı biliyorum, ama siz küçülüyorsunuz. Olması gerekenin bu olduğuna inanıp, daha da dibe indikçe tebrikler yağdırıyorsunuz. Kinaye ile tatlı tatlı uyardığınızı düşünüp, ruhu yorarak üzmeyi ders olarak nitelendiriyorsunuz. Öğretmen değilsiniz, her öğretmen dahi öğretmen değilken hem de hiç değilsiniz. “En kötü söylentilerin ortalığa yayılmasına mümkün olduğunca çalışılıyordu.”

-İyiysen iyi, kötüysen kötü.

Kim iyi kim kötü, ne iyi ne kötü, iyi ne kötü ne? Kendine yeteceksin, kendini seveceksin, kendinle konuşacaksın, kendini duyacaksın, kendini anlayacaksın, kendini çözeceksin, kendini yaşayacaksın. Yoksa çekiştirilip durursun, malum; yalnızken bile çoksun.