Dünyanın Annesi: Mısır

Yazar

Aybike Ulubaş

10. Sayı

Gezi Yazıları

Çölün, sıcağın, tarihin ülkesi.. Medeniyetlerin en eskisi, dünyanın annesi Mısır.. Sokaklarında yalınayak çocukların koşuştuğu, insanların onca zorluk, siyasi kargaşa ve fakirlik içinde dahi inatla yaşama sevinciyle dolu olduğu bir ülke burası. Direnmenin ve sindirilmenin en acı tecrübelerini yaşamış ve özgürlüğü hala içten içe ümit eden bir halkın ülkesi... Binlerce yıllık tarihe sokaklarda şahit oluyorsunuz. Geçtiğimiz on yıl içinde çok şey yaşamış bu ülke. 30 yıllık diktatörlüğü devirmişler. Tam rahata kavuşacağız derken bir de askeri darbe gelmiş başlarına. Şimdilerde ise halk büyük bir ekonomik zorluk içinde yaşıyor. Ülkedeki siyasi kargaşa yaşantılara, günlük hayata sinmiş. İnsanların çehrelerinden bile farkediyorsunuz bu keşmekeşi.
Keşmekeş demişken size biraz Mısır’ın trafiğinden bahsetmek istiyorum. Ne şerit çizgileri ne de trafik lambası var bu ülkede. Hatta eğer ki emniyet kemeri takmak isterseniz genelde o bile yok. Sık sık kaza oluyor ama halk bunun da bir çaresini bulmuş. Kaza yapan taraflar birbirlerinden özür dileyip ayrılıyor.
Ortadoğu toplumlarında genelde kadın haklarının ne kadar kısıtlı olduğunu ve kadınların toplum içine ne kadar az karıştıklarını biliriz. Ama Mısır’da pek de öyle değil. Kadın nüfusu çok fazla olduğundan ve bir maaşla ev geçinemediğinden genelde kadınlar da çalışıyorlar. Kadın sürücü sık sık görebilirsiniz. Toplu taşımada kadınlara ayrı bölümler bulunuyor. İlk başta bu bana eşitsizlik gibi gelse de daha sonra anladım ki bu tarz eğitim seviyesinin düşük olduğu bir toplumda bu ayrı bölümler tamamen kadınları korumaya yönelik. Eğitim imkanları Mısır’da çok kısıtlı. Devlet okulları hijyen ve eğitim seviyesi olarak iyi imkanlar sunmuyor. Halkın zengin kesimi ise özel okullara gidiyor. Buna rağmen Mısır’da neredeyse herkes İngilizceyi çok rahat konuşuyor. Sanırım bu zamanında yaşanan sömürülerin getirisi...
Halkın dili Arapça fakat lehçe farklılık gösteriyor. Kendi ülkelerine ait bir lehçe ile konuşuyorlar. Bu dil fasih Arapçadan çok başka bir dil olmuş. Hatta öyle ki sokakta fasih Arapça konuşursanız insanlar Kuran mı okuyorsun diye dalga geçiyorlar.
Mısır deyince aklımıza ilk olarak piramitler geliyor tabi.. Piramitler Kahire’ye çok yakın bir başka şehir olan Giza’da bulunuyor. Eskiden Giza, şehrin dışında kalan çöl bir bölgeymiş. Fakat artık piramitler şehrin tamamen içinde kalmış durumda. Mısır’da aslında 100’den fazla piramit olduğu söyleniyor. Fakat en bilindik üç tanesi; Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri, heybetleriyle insanı adeta büyülüyorlar. Ben yaptığım gezide bir piramidin içine girme imkanı buldum.
Çok zor bir girişten geçiyorsunuz, dar yerlerde eğilerek yürümeniz gerekiyor ve içerde antik Mısır dönemine ait hiyeroglif yazılar bulunuyor. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen araştırma ekipleri piramitlerin etrafında kamp kurup araştırmalar yapıyorlardı. Piramitlerin çevresinde at veya deve ile tur yapma imkanınız var. Bu turlar insanı sanki Antik Mısır’a götürüyor ve o tarihi atmosferi hissettiriyor.
Kahire’de Mısırın en büyük müzesi bulunuyor. İsmi “Mısır Müzesi (The Egyptian Museum)”. İçinde Antik Mısır döneminden kalma sayısız heykeller, eserler var. Girişte karşınıza kocaman iki adet firavun heykeli çıkıyor. Müzenin özel bir odasında ise mumyalar mevcut. Buraya giriş için ayrı bir miktar para ödemeniz gerekiyor fakat girmenizi tavsiye ederim.
İnsanın tüylerini ürpertiyor. Müzeyi gezerken rehber tutmak bence çok önemli. Ben ilk gittiğimde rehbersiz gezmiştim ve meğerse bilmeden yanından geçip gittiğim bir eser Mısırın en bilindik firavunlarından Tutankhamun’un tahtıymış. Ve Nil Nehri... Çöl sıcağının ortasında insanın suya hasretini götüren, İskenderiye üzerinden Akdenize dökülen bu nehir, dünyanın en uzun nehridir. Üzerinde tekne kiralayıp gezintiye çıkabilirsiniz. Gece hayatı ve eğlenceler Nil Nehri üzerinde yapılıyor. Bir çöl ülkesi olan Mısır, Nil Nehri ile adeta hayat bulmuş. Ülkeyi baştan sonra gezen bu nehir yüzyıllardır bu çöl topraklarını yaşanabilir hale getirmiştir.
Mısır deyince insanın aklına ilk önce Kahire ve Piramitler geldiğini söylemiştim. Fakat Mısır’ın İskenderiyesi bambaşka. Akdeniz kıyısında bulunan bu şehre ilk gittiğinizde Kahireden hiçbir farkı yok diye düşünüyorsunuz. Fakat sahile yaklaştıkça denizin tuzu genzinizi yakmaya başlıyor.
50 derece sıcağı yaşadığınız bir ülkede masmavi denizin insana verdiği huzuru size anlatamam. Karşı kıyı ise Türkiye.
İskenderiye’de bulunan İskenderiye Kütüphanesini birçoğunuz duymuşsunuzdur.
MS. 300’lü yıllarda çıkan kargaşalar nedeniyle yakılan bu kütüphanede sayısız bilim ve kültür hazinesi yok olmuş. Günümüzde ise oldukça modern ve çok büyük kütüphane inşa edilmiş. Gidip görülmeye değecek güzellikte.
Dünyanın en önemli kanallardan biri olan Süveyş Kanalı Mısır’dadır. Osmanlı idaresi döneminde açılan bu kanal, 1950’li yıllarda dünyada Avrupa, İsrail, ABD gibi güçlerin de içine karıştığı büyük bir krize sebep olmuştur. Yıllarca özel şirketler tarafından yönetilmiş ve 2015 yılında ise Mısır hükümetine devredilmiştir. Bu kanalı bizzat gidip görme ve hatta orda yüzme imkanına sahip oldum.
Mısır dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olması sebebiyle kendine “Dünyanın annesi” diyor. Buna kesinlikle katılıyorum. Sokaklarında yürürken bile insan tarihle burun buruna geliyor. İnsanların cana yakınlığı ve Türk halkına olan sevgisi ise ülkeyi ayrı bir güzelleştiriyor bence. Çünkü kendinizi hiç yabancı hissetmiyorsunuz.
Bir sürü peygamberin, dinin, tarihin başkenti olan bu ülke, benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. Onu hayatımın sonuna kadar seveceğim ve yerini hep ayrı tutacağım.