8. Sayı
Denemeler
“İtalya’nın bir köşesindeki kumsalda, ay ve ışığı denizde cezbedici bir yol oluşturmuştur. Karakter, kum tanelerini sadece ayaklarının altında değil, ruhunun her bir zerresinde hissederek yürümektedir.”
Hayatını yaşarken, her gün bir şeyleri seçip, bir şeylerden vazgeçiyor insan. Feragat ediyor belki de, hayal ediyor sonrası için.
Benim de hayallerim var. Bugünüm ve düşlediğim yarınlarım... İstediğim her şeyi yapabilecek gücüm ve inancım var. Bazen iliklerime kadar hissediyorum onu, vadettiği geleceği, yükseliyorum göklere, gök oluyorum, hava oluyorum, nefes oluyorum hem kendime, hem dünyaya. Hedefler, planlar, hayaller, üç adım sonraları, ihtimaller... Büyütmek kendini, dev aynasında görmek bazen, ve sevmek o hali, tebrik etmek ve imrenmek içten içe. Göstermek istemek herkese... Bu bitirici bir şey, bu bazen, iç çürütücü bir şey! Korkmak mı? Başarmaktan mı, başaramamaktan mı, yorulmaktan mı, değişmekten mı, güvenmediğinden mi?
Bazen yavaşlıyor melodisi hayatımın. Sinek oluyorum kafasını çarpıp duran yalancı özgürlüğe. Sanki bir adım uzağındayım hakikat denen şeyin. Düşünüyorum Nietzsche, neyi aramıştı bu kadar hakikaten? Öğretileni mi? Hiç konuşulmayanı mı? NEYE BU KADAR YAKINIM? Duyuramıyorum sesimi! Hem duyamıyorum da, bağırdıkça sanki sağır oluyorum, boğazım yırtılıyor ama bir fısıltı bile değil ortaya çıkan...
“Doğru ne yanlış ne, artık bilmiyorum.” Farklı anlarda farklı kişilerin ruhundan dökülmüş ve duyulamamış çığlık cümlesi.
Kime açarsın dünyanı, daha kuramamışken kendi yeryüzünü? Gökyüzün hala daha besleyemiyorsa yağmurlarıyla denizlerini, doğanı, her an yıkılacak gibi duruyorsa inşa ettiğin temelin üstüne, ne yapacağını bilemeyen ama güçlü durmaya çalışan küçücük bir çocuk gibi, kollarını açıp tutmaya mı çalışırsın içine karıştığın o bulutları? Yalvarır mısın kulaklarına sessizce, yıkılmamaları için? Senin olan yer ve gök, bir o kadar yabancı mı sana? Düşüncelerin nerede, korkutuyor mu seni cevaplar, cesaretin kara karşı kardelen gibi gözüküyor ama cevaplar karşısında büküyor mu boynunu? Ah çocuğum, ah yeryüzü gökleri tarafından tarumar olacak diye korkan biriciğim, ah içine sığamayan ama dışarı da çıkamayan çocuk, kim tutacak elinden, bir bilsem!
En ol, enin hep kendin ol, en çok kendin ol, kendinle ol. Dünyanı kur, hükmünü sür, düşmekten korkma, düş ki, kalkmanın hazzını yaşayabil. Gün gelir gökyüzünü birlikte tutacağın birileri çıkar karşına, gün gelir gökyüzün, sağ elin olur, seninle olur, sen olur. Dünyana hükmedebilirsin, dünyaya hükmedebilirsin. Herkes her şeye hep olmaz der. Ama olur.
“Karakter, kumsalda doğruca yürümeye devam mı etmeli, yoksa denizdeki yola mı sapmalı karar veremez. Fırtınalı iç çatışmasını sakin mimiklerinde görürüz.”