Bir Yıldızın Başucu

Yazar

Süveyda Güleç

11. Sayı

Denemeler

Yanında duran, derin düşüncelere esir olmuş bu adamı yıllardır tanıyormuş gibi hissedip anlam veremediği bir güven duygusuyla dolmuştu. Henüz tanışalı bir günden kısa zaman olmasına rağmen içinde duyumsadığı, kalbini sarsan bu his de neydi böyle? ilk görüşmeleriydi ama herkes herkesi yüz yıldır tanıyordu. Hem de bu yüz yılda birikmiş tüm hasretin kavuşma heyecanını o kısacık güne sığdırmaya çalışıyorlardı. Beklemiş oldukları her şeye ulaşacak, aradıkları tüm cevapları bulacak, kaybedilen ne varsa yerine yenilerini koyacaklardı. İki kişi karşılıklı bakıştığında bunun ne ilk bakışma olmadığının ne de son bakışma olmayacağının farkındaydılar. Hem içlerinde kaynayan o volkan, bir ruhun bir başka ruha, bir aklın bir başka akla, bir kalbin bir başka  kalbe nasıl aşık olabileceğinin kanıtıydı. Hafif rüzgarlı o Eylül akşamında sahile vuran dalgaların sesine karışırken sesleri, karanlığı yalnız dolunayın parlaklığı bölüyordu. Göz gözü ise ancak, iki kalbin yaydığı kıvılcımın aleviyle görüyordu. Denizde oluşan yakamozlar rengarenk danslar ediyor, bu gecenin bitmesini ne kadın ne adam ne deniz ne de dolunay istiyordu. Oysa hava soğumaya başlamış, bu uzun günün sonunun yaklaştığı, yıldızların çıkışından anlaşılmıştı. İkisi de susuyor, birbirlerinden habersiz aynı noktaya bakarak aynı düşüncelerde boğuluyorlardı. Ayrıldıkları an içlerinde oluşacak o boşluğu henüz oracıkta sahilde otururken farketmiş ve hüzünlenmişlerdi. Denizin kokusunu ve hafif hafif esen rüzgarın saçlarında gezinişini önemsemeden, ay ışığı altında parlayan gözlerini birbirlerine çevirmiş, son bir kez doya doya bakacaklarının bilinciyle göz göze gelmişlerdi.