Evcil Ruhlar Alemi

Yazar

Emel Bulut

10. Sayı

Denemeler

İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.
“Anatole France”

Tam olarak evcil bir arkadaşa ilk defa ne zaman kucak açtım hatırlayamasam da sanırım kendimi bildim bileli onlarla birlikte yoluma devam etmekteyim. Bazen düşünüyorum da “sahip olmak” ibaresini bile kullanmayı konduramadığım yeryüzünün en masum canlıları olmadan çıkarsız sevgi bütünlüğünü hayatıma nasıl dahil edebilirdim ki? “İnsan ruhunun bir parçası, hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.” Zihnimi yokladığımda benimle var olan öyle sadık arkadaşlar biriktirdim ki bu camiada. Ve hiçbirinden yokluklarının verdiği kederden başka hüsran yaşamadım. Şu an kendime ait hane ve çevresinde hayatlarını kolaylaştırmaya çalıştığım on beş tane köpeğim ile birlikte iki tane de kedim var. Biliyor musunuz, hepsi de bizler gibi adı olan, kim olduklarını bilen, duyguları olan ayrı ayrı varlıklardır. Onları bizlerden ayıran tek şey bizler gibi konuşamıyor olmaları ise bence bizden bir tık daha öndeler. Kendi aralarında konuşabildiklerine adım gibi emin olsam da bizim gibi dillerini hunharca tüketmedikleri için hayvanlar âlemine her daim daha çok saygı duymuşumdur. Aranızda onların insanlar gibi düşünemediklerini düşünenleriniz varsa işte o kısımda kendinizi tekrar sorgulayın derim. İnsanlık belli başlı hisleri korumaktan aciz üstelik onlarca duyguyu da beraberinde bataklığa sürükleyen özünde korkunç kötülükte bir canlıdır. Peki ya hayvanlar? O tiksindiğiniz, ittiğiniz, taşladığınız, gözlerinizi kırpmadan zarar verdiğiniz canlılar, sevgiden ayrı hangi duyguları barındırıyorlar ki o küçücük yüreklerinde; sorarım size? Gözlerindeki gerçek sevgiyi bir defa görebilenler için; bu dünya sizin pencerenizden baktığınız gibi mi görünüyor sanıyorsunuz? Bu duygulara keşke her birimiz ayrı ayrı erişebilsek. Hala onların birer evlat, birer dost hatta aileniz olabildiklerini nasıl görmezden gelebilirsiniz? İnsanın insana yaptığı felaketlerin hangi birini onlardan gördük şu zamana kadar? Hayvanlar da, bitkiler gibi, bizler gibi doğanın bir parçası oysaki. Bu dünyada “var olmak” başlı başına bir hak değil midir? Peki, onların haklarını savunacak olan kimler? Onlardan izinsiz isimlerini ödünç alarak dilimize yontup argo boyutunda küfre eşleştirmek bizlerin hangi insanlığı ile eş değer sorarım size? Borçluyuz, sadece dilimize yaptıkları katkılardan bile sorumluyuz. Pekâlâ, neden bunu suistimal ederek sövgü formatında birbirimize altın tepsilerde sunuyoruz? Bizlerden, biz istemediğimiz sürece bize mahsus hiçbir özelliğe sahip olamayan hayvanlar âleminin isimlerini özgür bırakmalı, argodan çıkartıp onların haklarını onlara devretmeliyiz. Hayatımızda, yaşam döngüsünü devam ettirebilmek için birbirimizin farklı bakış açılarına saygı duymayı nasıl öğrendiysek, bütün doğa varlıklarına karşı görevlerimizin bilincinde olmayı da aynı hassasiyetle öğrenebilmeliyiz. Yaratıcı, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran akıl, fikir, şuur, konuşma gibi üstün özellikleri tam da bu noktada insana bahşetmemiş midir?