Hasbihallerin Epiloğunda

Yazar

Öykü Özcan

8. Sayı

Denemeler

“Onunki de filtre kahve olsun.”

“Süt veya şeker ister misiniz? Başka bir isteğiniz var mı?

Bu sefer konuşma sırasının kendisine geldiğini anlayan R., şaşkınlığını gizleyerek önlerinde sabırla siparişleri bekleyen garsona doğru cevapladı.
“Süt alabilirim, başka bir isteğim yok, teşekkürler.” Garsonun yanlarından ayrılmasını bile bekleyemeyecek bir tartışma boranı ile karşı karşıya oldukları aşikar, ama kimse memnun değil, hasbıhallerine devam ettiler.

“Uyku uyanıklığın muhayyelinde birikmiş beklentilerin umutsuzluğun doruklarında peyda etmesi ile görevli, rüyalarımız da insana nefes almasına devam ettiren tek duygunun umut olduğunun farkında olmalı. Ya da belki de yalnızca geçiştiriyoruz, elde edemediğimiz her bir hedefin kırık hayallerinde bir gurur mevcut, öyle değil mi?”

“Yani anlatmaya çalıştığınız şey uykunun aslında bedenimizin uyanıklığı süresince hedeflediği çelişkilerin bilinçsiz polemiği mi? Bu da aslında yalnızlığın bir tanımı değil mi?” R. yeniden duraksadı, bu sefer kendi içinde yaşadığı derin tereddütü karşısındakinden gizleme gereği duymamıştı, düşünmek için mi, yoksa sadece kendi içinde yeni anımsadığı kayıp zamanlarını sindirmek için mi duraksadığını bilemiyordu, kadının da onun bu yeni tavrını fark etse bile yaptığı tek hareketin ona sessizliğiyle yeterli zaman vermeye çalışması olduğunu fark eden R., ona kendi içinde bu sefer çok daha yoğun bir minnettarlık duymaktan çekinmedi. Ona yeterli zamanı verebilmek için ömrünün geri kalan yaşanacakları içinde tamamen sessiz kalması gerektiğini ikisi de biliyordu, kadın haklıydı. R. onu bir daha asla hatırlamak istemiyordu. Kalbinde derin bir sızı hissetti, habersizlikler üzerine kurulu hayatında fark etmek istemiyordu.

“Her kafa karışıklığının bir yalnızlık olgusuna çıkması şaşırılacak bir şey değil, bu mefhumun yayvan bir payidarlığı olduğunu siz söylemiştiniz. Tek bir kelimenin bile selvalardan daha derin, gökyüzünden daha karışık olması... İşte bu şaşırılacak bir şey.”

Kadın başını sakince onaylayan hareketlerle sallamak ile yetindi, R.’nin sözleri onu biraz olsun rahatlatmış gibi duruyordu, bakışlarındaki çıkılmazlık kendi içinde hafif bir huzurla rahatladığı an gergin çenesinden ödün vermese bile yüzündeki sert ifadeyi biraz olsun yumuşatmaya başlamıştı. R. kadının biraz da olsa rahatladığını büyük, badem gözleri incecik ve hafif kavisli burnu ile çıkık elmacık kemiklerinden müteşekkil sert yüz hatlarından ödün vermeye başlamasından sezmişti, fakat yine de hafifçe öne eğilmiş ince kaşları ve dümdüz bir çizgi halini alana kadar sertçe birbirine bastırdığı dolgun dudakları için aynı rahatlamadan bir eser bile yoktu.

R. karşısındaki çelişkilere sahip bu kadını öyle derinlemesine incelemişti ki neredeyse yüzünde çirkinleştirmeye bile başlamıştı, aslında toplumda sıkça görebildiği, bir yerden çıkarabilirmiş gibi gelen basit ve sıradanlık kazandıracak kadar güzel bir yüz hattı vardı, fakat onu kendine bağlayan safi tutumunun bakışlarına oturmuş şahsına münhasır bir anlamlılık ve genç yaşına rağmen davranışlarından süzülen ağır bir olgunluktu. R. içinden bunun yalnızca olgunluk olarak kalmaya devam etmesini ve sonu vazgeçişe doğru tek yönlü bir iltica olmamasını umdu. Nüktedan ve entelektüel mizacından ödün vererek kendini sonu yalımlarla biten hercai bir minvale atması gelecek yıllarının zamansız murassaları içinde büyük bir zayiat olduğu karşısında içinde yaşattığı bütün benleri ile hemfikirdi.

Etraftaki gürültü, aralarındaki sessizliğe bir yabancılaşma katacak kadar uzun bekleyiş R.’yi her geçen dakika daha da fazla endişelendiriyordu, ne yapacağını bilmemek onun müyesser tedirginlikleri arasında yalnızca utanç veriyordu. Mukadderatının ikisi arasındaki korkunç sessizliği yeniden bozacak ikinci hamlesinin ise yine aynı garson tarafından, aynı bahane ile geldiğini kendisi için alışılagelmiş bir tutum ile karşıladı. İkinci kere yanlarına yaklaşan garson ise ilk geldiği zamanla şimdi arasında geçen yılların ve değişen duygu durumu ile yüzlerinde yankılanan yeni bir renk cümbüşünden elbette muttali değildi.

Aralarında yaşanan korku ve endişe dolu bir farkındalık anlayışı, tekmili sayılamaz tanımlamalar içinde kaybolan düşünceleri, sergiledikleri semavi derecede bir sevgi ile uhrevi bir nefretin aynı cümlelerde kaybolan izleri, hayatının kalan yarısını kara bir tahrire boğacak dakikaların kendisi için masumane sonsuzluk ile tanımlanabilecek bir tutku ile istediği şekeri elde edemeyen bir çocuğun yaşadığı çöküş olarak tanımlayabileceği bir yaşam çekilmezliği arasının yalnızca iki kahve arası bir uzaklık olabileceği kesin tavırlarla anımsayamadığı tatları bırakan bir dehşetten başka bir şey değildi.

Muhtelif ulemalar arasında bu durum yalnızca dile getirilemeyen ruhsal bir çöküş olarak dile getirilse bile bu duyguyu yaşayan çoğu meczubun sadece ruhsal bir çöküş olarak adlandıramayacağı belki de yalnızca derin anlam taşıyan bir farkındalık olarak bahsedebileceği bu duygu R.’ ye göre, kendi içinde peyda ettiği mozolenin altında yatan merhumun kendini yavaşça gün yüzüne çıkararak sergilediği tutumlar arasında yaşanan derin pişmanlıktı.

Kendisini ilime adayan bir ulema, ya da bütün bedenini sorgusuz sualsiz gökyüzüne adayacak gözü kör, uhrevi bir meczup değildi, fakat kendi içinde yaşadığı sorunsallar boranında daha önce fark etmediği bazı benlerinin de çığlıklarını duymak onu korkunç hissettirmişti. Çok korkunç.

Garson masaya iyice yaklaştığında yüzünde sabit kalmış zaruri bir gülümseme ile önce kadına, daha sonra ise R.’ ye baktı. Karşısında beklediği yüzlere tezat iki beti benzi atmış ruh görmek onu biraz endişelendirmişti. Kuru vesveselerle dolu felsefeleri ile sohbet eden iki sevgili olduklarını düşünüyordu, onun buraya gidip gelmesi safi on dakikasını almıştı, mamafih yüzündeki kulaklarına varan zaruri gülümsemesi simasından gurur çalamamışken yaşanan iki ölüm yalnızca iki kahve getirme süresiydi. Aniden yüzlerinde fark ettiği donukluk ile elindeki tepsiyi düşürdü ve şaşkınlıkla derin bir çığlık attı, titreyen ayaklarının zayıflığı ile yere çöktü. Etrafında biriken insanların bağırışları çığlıklarına karışmıştı.

Kadın ve R., ikisi de artık yaşamıyordu.