7. Sayı
Gezi Yazıları
Geldiğim bu komşu ülkede acı tatlı günleri geride bırakarak iki yıldan fazla oldu yaşıyorum. Bu insanların dilini anlamak başta zor geliyor ancak, şimdilerde bu dili konuşmak ve yazmak hoş geliyor. Sanki eski yeni çağlar el ele tutuşmuş gibi. Geziyorsun Selanik’te Beyaz Kule civarında, deniz kıyısında, denizde güneş parlaklığını kızıla bırakırken ortalık daha şenlenliyor. Aristotales Meydanı’nda kalabalıklar arasında seni tanımayan insanlar sana selam vererek “Γεια σας” diyor. Bir yakınlık hissediyorsun buralarda. Yüksek sesle konuşmayı seviyorlar zamanla alışıyorsun. Pazarda insanlar “ελα ελα” diyerek bağırıyorlar mutlu oluyorsun. Bir şeye uzun uzun baktığında pazarcı amca hediye veriyor “ευχαριστω” diyerek teşekkür ediyorsun. Selanik’in insanın gönlü gerçekten çok geniş...
Sakin sakin yürüyosun Atina sokaklarında her yerden kahve kokuları geliyor. Ara sokaklarda bile fırınlar ve kafeler var. Solumda Akropolis, sağımda tarihi Olimpiyat Stad-yum’u... Atina adım adım tarih kokuyor. Parklar biraz bakımsız olsa da çok güzeller. Yeşil ağaçlar, hoş insanlar, eski binalar, farklı grafitiler, her çeşit kahve var yollarda...
Zeytini çeşit çeşit, her bitki kendi kokusunda burcu burcu, zeytinyağları her çeşit salatalarda en organik hali ile sofralarda... Balkonumuza gelen güvercin, saksağan, kumru, muhabbet kuşu ve daha fazlası (Green) National Parktan geliyor... Kilise çanları her gün sabah akşam çalıyor. İnsana saati ve duayı hatırlatıyor. Atina tarih dolu, medeniyet dolu, özgürlük dolu... Her renk, her dil, her din, her ırk özgürce yaşam hakkını kullanıyor bu şehirde. Milyonlarca insan hoşgörü ve medenice yaşayıp gidiyorlar Sokrates’in, Ariston’un, Heredot’un, Platon’un ve Hipokrat’ın ülkesinde.