Bir Ada Gezgini - Adalar Serisi

Yazar

Nilay Kara

29. Sayı

Gezi Yazıları

“Gün olur alır başımı giderim.” diyor Zülfü Livaneli, Orhan Veli’nin şiirine yazdığı şarkısında. “Şu ada senin bu ada benim.” diye de ekliyor. Ben de bazı zamanlar alıp başımı gittim ada ada. Düşündüm gittiğim bütün adaları ve hangisini daha çok sevdiğimi. Baktım ki düşüncelerim yenişemedi birbiriyle, tam biri diğerine üstün geliyor derken bir diğeri bastırdı ikisini birden. “O zaman..” dedim “Yenişmesinler birbirleriyle, hepsinin yeri, güzelliği ayrı; hepsini anlatayım tek tek, kısa kısa.”

 

“İlki hangisiydi?” diye düşündüm önce: Santorini’ydi.

Mavi masalarına, sandalyelerine, pencerelerine, kapılarına vurulduğum ada ama aslında volkan grisi olan... Denizden adanın yukarılarına çıkmak için eşeklere kıyamamak ve teleferiğin varlığına sevinmek. Yine tahtadan yapılmış küçük bir eşek heykeli almak, hatıra olarak adadan... Bu adaya bir sıfat vermek gerekse “tasarım adası” olur bence adı.

İkincisi: Mikonos…

Mavi ile beyazın en yoğun olduğu ada bence. Yerlerdeki taşlar bile beyaza boyanmış. Yel değirmenleri var, yan yana duruyorlar. “Küçük Venedik” diye anılan ve ahşap binaların denize sokulduğu koyun güzelliği… Vitrinlerinde çok şık kıyafetlerin bulunduğu mağazalar... Bu adaya vereceğim sıfat “modanın adası” olurdu.

 

Üçüncüsü: Sakız adası…

Mis gibi sakız kokan lokumlar eşliğinde içilen sakız aromalı kahve... Sakız sabununun müptelası olduğum yer... Adı üzerinde, başka türlüsü yakışmaz ki…Çeşme ile karşılıklı bakışan iki sevgililer... Mikis Teodorakis’in doğduğu ada; bir devrin doğduğu ada… Bu adanın sıfatı “tadın adası” olur bana göre.

Sonra geldim Girit’e.

Zorba’nın yazarı Nikos Kazancakis’in doğduğu ada... Mitolojik çağlara gönderme yapan bir ada... Bu adanın bendeki sıfatı “Zeus’un adası” olurdu.

Girit’e biraz torpil yapacağım ve mitolojik bir hikâye anlatacağım.

Kronos ile Rhea'nın en küçük çocuğu olan Zeus’un, çocukluğunu birlikte geçirdiği keçi Amalthea’ya ithafen “Horn of Amalthea” heykeli var Girit’te. Adanın Agios Nikolaos kasabasının liman tarafında; bir boynuz gibi denize uzanan bir çıkıntının üzerinde…

Heykel 2000 yılında Nikos ve Pantelis Sotiriadis tarafından tasarlanmış.

Rhea, Zeus'u doğurduğunda, onu, bir Titan olan kocası Kronos’tan korumak için, Girit adasındaki İda Dağı'nda bulunan bir mağaraya yerleştirir. Böylece Kronos’un, Zeus’u bulamayacağını ve önceki çocuklarına yaptığı gibi onu yutamayacağını düşünür.

Amalthea isimli keçi de İda Dağı’ndayken, Zeus'u sütüyle besler.

 

Genç Zeus, Amalthea ile oynadığı günlerden birinde, yanlışlıkla onun boynuzunu kırınca; bunu telafi etmek üzere kırık boynuzu kutsar. Sahibinin istediği her şeyi bulabilmek üzere kutsanır kırık boynuz.

Ve bunan sonra, Amalthea Boynuzu bereketin ebedi sembolü olur.

Sıradaki adam Rodos…

Şövalyelerin adası... Sanki taş sokaklarında hala duyulur at nallarının sesleri. Yine taştan binaları insanı alır götürür yüzyıllar öncesine.

Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olduğu söylenen o heykel: Rodos heykeli… Rodos heykelini görmek için limana inilir.

Mandraki Limanı’nda uca doğru yürürken önce üç tane yel değirmeni karşılar sizi. Ardından da deniz feneri... En uca yürüyünce de eskiden, çok eskiden Rodos Heykeli’nin bulunduğu söylenen noktaya ulaşılır, mendireğin ucunda.

Antik çağda liman girişinde bulunduğu söylenen, şu an sütun üzerinde ceylanların bulunduğu yerde bir ayağı bir tarafta, diğer ayağı öbür tarafta olan dev bir heykel bu heykel. Yunan Güneş Tanrısı Helios'un heykeliymiş ve Dor'lar tarafından yapılmış. MÖ 304 ile MÖ 225 yılları arasında hikayesi geçen heykelin, yapımı 22 yıl sürmüş ve yaklaşık 50 yıl sonra adadaki bir depremde yıkılmış.

Ve gelelim sonuncuya: Şairin dediği gibi “Hiçbirine bağlanmadım ona bağlandığım kadar.” 

Symi
Renkli binaların, sevimli küçük adası… Yunan Adaları’nın sadece mavi ve beyazdan ibaret olmadığının, rengarenk olabileceğinin ispatı... Koylarındaki suyun güzelliğinde denize girmek... Yürürken yerde bir an podima döşemeyle karşılaşınca âşık olmak. Sokakta Yunan danslarını sergileyenleri görünce hem duygulanmak hem heyecanlanmak… Symi’nin sıfatı “sevimli zarafet” olur benim nezdimde.

Şimdi sonu bağlamak lazım.

Hangi sözle, hangi cümleyle?

Adalara bir yar gider bizden diyelim ve o ada senin bu ada benim gezmeye devam edelim.

17.06.2024