5. Sayı
Denemeler
Bölünemez anlar vardır. Habersiz ve yek olan. Eski ve yeni anların birlikte süzüldüğü. Hayattan kaçamak, zamandan çalınmış. An’ı yaşamak diyor buna kimisi. Sesimiz duyulmaz ama biliriz. Zamandan bağımsız sanki. Hiçbir yerde olmamak gibi. Bölünemez bir akış içerisinde. Yek lâhza. Her şeyi içinde barındıran ; aynı anda hem göğsünü gümletip anımsatan hem de o an’ı yaşatan, yekpare bir sızı diyor kimisi de. Hiçlik ile varlık, yokluk ile hiçlik, hiçlik ile boşluk, menzil ile minval arasından hallice. Geçmişe yoldaş, bugüne yolak, geleceğe yol, parçalanması mümkün olmayan bir akış. Parçalanması mümkün olmayan bir iz; zamandan bağımsız, büsbütün bir zaman boşluğu. İçinde yaşadığımız his, yol ve mekan mıdır an, anlarımız, yoksa sadece anı mıdır, yahut yanıtlı yanıtsız sorulardan mı oluşuyor salt?
Beyhude bir yaşam çabasının sonsuzluğu, acıya alışmış insanın kuyusu, neşesiz kahka haların, sevince boğulmuş tebessümlerin biriktiği bir deniz diyor kimisi de belli belirsiz tebessümlerle, gözleri parlatan yaşlarla, çekingen ve afallatan hareketlerle. Yek lâhza. Bir bilinmezlik ve bir hissediş, belki de sadece. Ya da yekpare bir gayret; kim bilir gerçeği bükmek arzulu, arzusuz. İçimizde bir kıymık misali; bilerek yahut bilmeyerek. Öyle bir an’dır ki, yüreğimizde bir dünya sızısı, bir yaşam ağrısı. Ama kocaman bir yaşam sevinci. Devasa bir çaba ve fedakarlıklar; hem kendine beklentilerin hem de başkalarının sana beklentileri. İyi ama diyor bazıları, ‘an diye bir şey yok, söz konusu dahi olamaz, geçmişin geçip gitmesi, geleceğin belirsiz olması gibi. Geçmiş geçip gidiyorsa, gelecek kesin değilse, bir gün sonrasını görememe ihtimali katiyen varsa an diye bir şey var olamaz. Çünkü zaten bir gün hikaye bitecek.’ Öyle ise yani bir gün hikaye bitecekse, yani velhasıl, bir gün her şey bittiğinde ardımızda yaptıklarımız ve yapmadıklarımız kalacak. Anlarımızdan oluşmuş geçmişimiz ve geleceğimiz kalacak diye araya girdim. Evet! Geçmiş ve geleceğimiz, anlarımızdan oluşuyor. Yek lâhza. Beklemenin, düşünmenin, yürümenin parçalanamaz bir akışı, bölünemez bir izi, bir bakışı, bir sözü… Bir an, ruhumuzdan, hayatımızdan çok şey alabilir veya çok şey verebilir, kendi elimizle bilmeden, kendi elimizle farkında olarak. Yekpare bir an… Gök berrak, zaman bulanık. Ömürden gün doğuyor her şeyden habersiz, ne getireceğini bilmeden. Acı, öfke ve sevincin birbirine karıştığı bir kıyı. Hissiz. Olacak olandan uzak, olmayana yakın. Savuruk, parçalanmış zamanın ve duyguların bulanıklığına esir birer beden. Küçük umutların yeşerdiği sığ hayatlardan oluşan. Ama parçalanamaz, bölünemez; zamandan çalınmış ve yaşamdan bir kaçamak. Bazen isteyerek, bazen istemeyerek. Geçtiğimiz, geçirdiğimiz, geçirmekte olduğumuz, geçireceğimiz an, anlar. Yek lâhza!