Kendi Derinliklerine Seyahat

Yazar

Furkan Dangır

11. Sayı

Denemeler

Hepimiz içimizden bir sesin: “Alıp başımı gidesim var”, dediğini duymuşuzdur.

Her ne kadar öyle olmadığına inansak da bazen çevremizdeki insanlar bizi, hatta bazen de insan kendini yorar. Bunu olumsuz algılamak gerekmiyor, çünkü her birimiz bir diğerimizden farklı olduğumuz için düşüncelerimiz ve eylemlerimiz de farklılık gösterir. Böylece günlük hayattaki ilişkiler ve yoğunluk bizi yorar ve bedenimizi gitme arzusu kaplar. Belki de içimizdeki sesin -ruhumuzun- bize bir çağrısıdır bu. Ve etrafın sesini kısıp onu dinlemenin vakti gelmiştir.

Uzun zamandır İspanya’ya gitmeyi çok istiyordum ama tek başıma cesaret edip gitmeyi göze alamadım. Daha sonra içimdeki sesi hatırladım ve alıp başımı gitmenin vaktinin geldiğine karar verdim. Böylece hemen, gidiş Alicante ve dönüş Barcelona olmak üzere dört günlük biletimi aldım. İlk defa tek başıma, dilini bilmediğim ve daha önce hiç gidip görmediğim bir yere seyahat edecektim ve endişeliydim. İnsan bilmediğine yabancıdır derler ya, işte bu seyahat yabancı olduklarımı tanımam için büyük bir fırsat olacaktı. Her ne kadar İngilizce konuşuyor olsam da İspanyolların İngilizce'yi pek tercih etmediklerini duymuştum. Ama dilin anlaşabilmemiz için bir engel olacağını düşünmüyordum. Çünkü dilden daha evrensel olan hâl dili yetecekti anlayıp, anlaşılmaya.

Almanya’dan yola çıkarken hava soğuk ve karlıydı. Alicante’ye vardığımda ise güneşli bir bahar havası vardı. Güneşin sıcaklığını tenimde hissettiğimde bu seyahatin bana iyi geleceğini anlamıştım.

Öyle de oldu gerçekten. Dört gün boyunca kendim ile zaman geçirme fırsatım oldu. Kendimle geçirdiğim vakitte aslında günlük hayatta kendimi ne kadar ihmal ettiğimi fark ettim. Ve böylece hem kendimi hem de hayatımı gözden geçirmeye ve günlük hayatta yanıtlayamadığım sorulara cevaplar aradım. Kendimle baş başa kaldığımda ve diğer yan etkenleri (aile, sosyal çevre vs.) göz ardı ettiğimde bu sorulara yanıt bulmak çok daha kolay oldu.

Yürümeye ara vermek istediğim anlarda parıltılı gökyüzünün altında deniz manzarası olan küçük bir kafeye otururdum. Kafe hem Castillo Santa Bárbara’nın hem de Platja del Postiguet’in görülebileceği bir yerdeydi. Burada kahvemi yudumlarken bana yanımda getirdiğim Wiedersehen im Café am Rande der Welt kitabı eşlik ediyordu. Bazen bazı kitapları alır aylarca raflarda, yatağımızın baş ucunda bekletir ve çok sonraları okumaya başlarız. Fakat okumaya başlayınca neden bu sürenin uzadığını daha iyi anlarız. Çünkü biliriz ki daha önce okusaydık bazı yerleri tam idrak edemeyecektik. İşte bu kitap da kendimi bulma seyahatimde benim için farklı bir anlam taşımıştı. Kitapta şöyle bir söz geçiyordu: “İnisiyatif kullan ve yolunu seç, yoksa diğerleri senin yerine seçecektir.” Belki de bu satır Alicante’den de yol almanın geldiğini hatırlatmıştı bana.

Uzun bir tren yolculuğu sonunda Barcelona’ya vardım. Seyahatimin son iki gününü burada geçirecektim. İlk gün hemen Antoni Gaudi’nin eserlerinin sergilendiği meşhur Parque Güll’e gittim. Şehrin biraz dışında yüksek bir tepede yeşilliklerle dolu büyük bir parktı burası. Gaudi’nin mimarilerinin yanı sıra birçok farklı bitki türleri de sergileniyordu burada. Gezginlerin yoğun ilgi gösterdiği bir yer olmasına rağmen park oldukça sessizdi. Bu sayede doğanın içinde sessizliğin ve yalnızlığın keyfine varabiliyor insan.

Son gün Barcelona’nın en kalabalık caddesi La Rambla’ya gittim. Caddeyi bir kere baştan sona yürüdükten sonra bir banka oturup sokağın kalabalığını seyrettim. Burada insanlara bir o kadar yakınken bir o kadar da uzak olmak içimde farklı bir duyguyu tetikledi. İnsanları seyrederken hayatın biz hareket etmesek dahi akıp gittiğini bir kez daha anladım. Zaman denilen şeyin ne kadar değerli olduğunu bu yüzden öz saygımızı koruyup bu ömür vaktini kendimizi iyi hissettirecek alanlarda kullanmamız gerektiğini anladım. Ama anladığım diğer mesele ise buraya gelip hayatımı durdurmuş olmasaydım belki zamanın farkına varamayacaktım. Yani her ne kadar hayat akıp gitse de bazen daha sağlıklı ve hızlı yol alabilmek için kendine durup dinlenmeye izin vermesi gerekiyor insanın.

Bu seyahat sayesinde kendime ve kendi değerlerime biraz daha yakınlaştım. İnsan sıkça kendine, yani iç dünyasına seyahat etmeli ve içindeki sese kulak vermelidir. Bunun için başka bir ülkeye gitmeye gerek yok. Yeter ki içindeki sesi duyabileceğin ve kendine doğru yol alabileceğin bir yer olsun. Kendine çok iyi bak.