11. Sayı
Şiirhane
Yanıyorum Tanrım cehennem bu mu?
Pişmanlıklar, vazgeçişler...
Ezilsin,
Üstüne bastığım dünya!
İhtiraslar...
Gitgellerim...
Üzdüklerim
Ve içimde tuttuğum bu nefes
Tırnaklarını batırırken,
Kan revan içinde;
Bülbüle ömürlük kafes
Böyle biçiliyormuş.
Kanıyorum Tanrım cehennem bu mu?
Ama sen büyüksün beni affet
Zayıf bir kulunum
Biliyorum ayıp
Bilmem, ayıp mı bilmek?
Yaralarını gösterme
Kor kor yanarken bile
Belki benim için bir anlık heves,
Belki bir ömür güzel olacak...
Ah bu umut yok mu!
Tek bir zerresiyle
Cehennemin kapıları
Böyle açılıyormuş
Ölüyorum Tanrım cehennem bu mu?
Kendime geçirdiğim bu paslı zincir
Sevdiklerime ilmek
Seveceklerime engel
Yarım kalmakmış
En sevdiğin yerde bırakıp
Mesela bir kahvaltı sofrasında
Gün doğumunda ya da
Yarısında kalkıp gittiğin
Ani bir sevişme sonrasında
Aklın yeni yeni başına gelirken
Hissettiğin o pişmanlık,
Ukdeye dönüşünce yavaş yavaş;
Demek ki kendinden,
Böyle geçiliyormuş.
Seviyorum Tanrım cehennem bu mu?
Gel de kurtar ruhumu
Değer miyim?
Ben bile kendime
Böyle yabancı
Ve acınası hissederek
İlkel dürtülerimi ortaya çıkarıp
En aşağılık hazlarla savrulurken
Gerçekten değer miyim?
Sen beni bırak Tanrım!
Anladım
Zaman kaybıyım!
Tüm o manasız tiyatrodan
Sahte samimiyetli sirk gösterisinden
Çakıp tek bir kibriti
Ya da çekip tetiği
Böyle kaçılıyormuş
Geliyorum Tanrım cehennem bu mu?