2. Sayı
Şiirhane
Günbatımından bir çıkmaz sokakta kaldı çocukluğum
Çocukluk.. bir kelebek, bir boyunbağı ve bir şiir..
Trenle karşılardı ölümün ıslak yüzünü bulutlar
Her yağmurda evden kaçmış yavru bir şemsiye bulur,
Birlikte ıslanırdık..
Başımı dayadığım pürüzsüz ağaç dalındandı omuzları,
Kıvrımı duygusaldı şemsiyemin, dilimleri elma şekeri yaşındaydı
Uzaklara dalar giderdi bazen, acılarınınsa saçları beyazlamıştı
Balkonun boğaza bakan tarafında gizlice buluşur,
Martıları koklardık yaşlı kanatlarından
Bir o yağmura hasretti, bir ben
Dibi görünmeyen bir kuyunun etrafından dolaşırdı terliklerim bir zamanlar..
Parmaklarımı boyardı dallar, çamur rengi yüzüklerim vardı
Birlikte saklambaç oynardık mavimtrak yapraklar arasında
Bomboş kalmış dallarından utanmazdı kiraz ağacı
Çıplaklığını saklamak için çocuk ruhumuzla sarılırdık ona
Ve onun kalbine saklanırdık, saklanırken de hiç aç kalmazdık
Ona sığınmamızı severdi kiraz ağacı,
O büyüktü, kocamandı..
Ona kadar sayın derdi, bulayım sizi..
Ona kadar saymak kısa değildi o zamanlar
Çocuk mesafesiydi on sayısı
Bakkaldan alınan ekmeğin el yakan sıcaklığındaydı
Ve babanın verdiği harçlık kadar bozuktu sayması...
Saklambacı kaybeden, kulağına kirazdan küpeler takardı,
Bir ağaç ebelenirdi, bir ben
Bir o süslenirdi, bir çocukluğum
Takacak kiraz kalmadığında gözyaşlarımızı sayardık damla damla
Bir ağaç ıslanırdı, bir ben...
Küçüktüm öğrendiğimde, şairlerin kelebek boyunbağı olmalıydı
Kendi besteleri, acılarını melodisinde barındıran..
Şarkıları vardı konuşmayı gerektirmeyen dişlerle
Sözlerin içinden geçip gittiği, saydam ve delikli şarkılar
Notalar boyu uzardı yollar ve o yolların sonuna doğru
Vapur düdüğü gibi nefessiz kalana dek koşmak gerekirdi
Çünkü çocuk olmak demek sevmek demekti denizlerce
Kalbinin çarptığı yere kadar sevmek
Ve kimseyi bu sevgiden mahrum etmemek
Kelebekten bir arkadaşa ihtiyacım vardı o zamanlar..
Ölümü kanatlarında saklayarak her gün yeniden başlayan hayata
Geçmişi, geleceği olmayan ve kiraz ağacını kıskanmayan..
Şiir yazmayı bilen hem de hiç usanmadan seven bir arkadaş
Birlikte kokusu uçuşan kamuflajlar yapardık geçmiş zamanda,
Tanınmaktan korkmadan rengarenk kanatlar takardık..
Tekerlemeler ezberler, küplerin içine tepeleme teperdik
Küplerce tekerlememiz vardı küplerde ve küplüceydi hepsinin kafiyeleri de..
Çocukluğumun kırmızı erkek montu vardı ne zaman giyse içinde kaybolduğu
Ne zaman kelebeğe giydirse düğmelerinin iliklenmediği..
Seni, derdi kelebek
Terk edeceğim günün birinde
Söylenecek söz kalmadığında ve mısralar bize küstüğünde
Şarkılarda hatırlarsın beni, merak etme..
Bir şey diyemezdi çocukluğum, içine içine ağlardı anca..
Arkadaş,
Sen de gitme, diyemezdi
Bir o susardı, bir ben
Bir kelebek uçardı uzaklara, bir çocukluğum..