Günbatımından bir çıkmaz sokakta kaldı çocukluğum Çocukluk.. bir kelebek, bir boyunbağı ve bir şiir.. Trenle karşılardı ölümün ıslak yüzünü bulutlar Her yağmurda evden kaçmış yavru bir şemsiye bulur, Birlikte ıslanırdık.. Başımı dayadığım pürüzsüz ağaç dalındandı omuzları, Kıvrımı duygusaldı şemsiyemin, dilimleri elma şekeri yaşındaydı Uzaklara dalar giderdi bazen, acılarınınsa saçları beyazlamıştı Balkonun boğaza bakan tarafında gizlice buluşur, Martıları koklardık yaşlı kanatlarından Bir o yağmura hasretti, bir ben

Dibi görünmeyen bir kuyunun etrafından dolaşırdı terliklerim bir zamanlar.. Parmaklarımı boyardı dallar, çamur rengi yüzüklerim vardı Birlikte saklambaç oynardık mavimtrak yapraklar arasında Bomboş kalmış dallarından utanmazdı kiraz ağacı Çıplaklığını saklamak için çocuk ruhumuzla sarılırdık ona Ve onun kalbine saklanırdık, saklanırken de hiç aç kalmazdık

Ona sığınmamızı severdi kiraz ağacı, O büyüktü, kocamandı.. Ona kadar sayın derdi, bulayım sizi.. Ona kadar saymak kısa değildi o zamanlar Çocuk mesafesiydi on sayısı Bakkaldan alınan ekmeğin el yakan sıcaklığındaydı Ve babanın verdiği harçlık kadar bozuktu sayması... Saklambacı kaybeden, kulağına kirazdan küpeler takardı, Bir ağaç ebelenirdi, bir ben Bir o süslenirdi, bir çocukluğum Takacak kiraz kalmadığında gözyaşlarımızı sayardık damla damla Bir ağaç ıslanırdı, bir ben...

Küçüktüm öğrendiğimde, şairlerin kelebek boyunbağı olmalıydı Kendi besteleri, acılarını melodisinde barındıran.. Şarkıları vardı konuşmayı gerektirmeyen dişlerle Sözlerin içinden geçip gittiği, saydam ve delikli şarkılar Notalar boyu uzardı yollar ve o yolların sonuna doğru Vapur düdüğü gibi nefessiz kalana dek koşmak gerekirdi Çünkü çocuk olmak demek sevmek demekti denizlerce Kalbinin çarptığı yere kadar sevmek Ve kimseyi bu sevgiden mahrum etmemek

Kelebekten bir arkadaşa ihtiyacım vardı o zamanlar.. Ölümü kanatlarında saklayarak her gün yeniden başlayan hayata Geçmişi, geleceği olmayan ve kiraz ağacını kıskanmayan.. Şiir yazmayı bilen hem de hiç usanmadan seven bir arkadaş Birlikte kokusu uçuşan kamuflajlar yapardık geçmiş zamanda, Tanınmaktan korkmadan rengarenk kanatlar takardık.. Tekerlemeler ezberler, küplerin içine tepeleme teperdik Küplerce tekerlememiz vardı küplerde ve küplüceydi hepsinin kafiyeleri de..

Çocukluğumun kırmızı erkek montu vardı ne zaman giyse içinde kaybolduğu Ne zaman kelebeğe giydirse düğmelerinin iliklenmediği.. Seni, derdi kelebek Terk edeceğim günün birinde Söylenecek söz kalmadığında ve mısralar bize küstüğünde Şarkılarda hatırlarsın beni, merak etme.. Bir şey diyemezdi çocukluğum, içine içine ağlardı anca.. Arkadaş, Sen de gitme, diyemezdi Bir o susardı, bir ben Bir kelebek uçardı uzaklara, bir çocukluğum..