Hiç bir aynadan kendinize baktınız mı? Onlarca kez, yüzlerce kez, binlerce hatta milyonlarca kez... Ama bu sorumu öyle yüzeysel düşünmeyin. Hiç kendinizi bir aynanın önünde uzun uzadıya ve keskin bir dikkatle incelediniz mi? Mesela yüzünüzü. Hangi güzellik algısına ve hangi kalıplara göre değerlendireceğinizi şaşırdığınız, allayıp pulladığınız yüzünüzü. Utanınca kızarır mı yüzünüz? Kirpikleriniz uzun mu? Göz pınarlarınıza iyi bakın. Kendinizle göz göze gelince ürküyor musunuz? Gözleriniz size ne söylüyor? Kızıyor mu? Kırgın mı? Acaba hiç kendine ürkmeden veya tamamen sevgiyle bakan göz var mıdır?
Sahip olduğum yüz gencecik. Altında bir gençlik bir tazelik yatıyor, hissediyorum. Çocukluktan kadınlığa yavaş yavaş geçişine şahit oldum. Fakat bazen sanki bu karşımdaki gencecik kadınla ilk kez karşılaşıyor gibi hissediyorum. Alnım, yanaklarım, boynum artık bir çocuğunkini andırmıyor. Kadınsı bir alım ve güzellik kendini belli ediyor. Bu beni bazen korkutuyor. Çocukken de aynada kendime bakıp çocuksu yüzümü incelerdim. Yüzümdeki o çocuksu temizliği kalıcı zannederdim. Ama yıllar geçtikçe değişti. Bugün baktığımda gördüğüm o kadına dönüştü.
Aynaya her baktığımda karşımda cildi buruşmuş, saçları ağırmış ve gözlerinden yılların acısı ve hüznünün okunduğu biriyle karşılaşacağımı zannediyorum. Fakat her seferinde tüm bu zanlarıma inat edermişçesine cildi parlak, saçları siyah ve gözleri gençliğin verdiği ışıkla parlayan biri çıkıyor karşıma. Ben buna hep şaşırıyorum, hep ürküyorum. Sanki bu yüz bana ait değilmiş gibi hissediyorum. Oysa biliyorum. Bir gün -eğer o güne kadar yaşayacak isem- o aynada göreceğimi zannettiğim ben, elbet karşıma çıkacak. Onunla elbet bir gün göz göze geleceğiz. O zamana değin gözlerinde hep bir umut ışığı yanan bu kadına bakacağım. Onun umutlarına inanacağım, belki aldanacağım. Onunla ağlayacağım. Onun bu hayrete düşüren ve sık sık ürküten gençliğine hayran olacağım.
Ya siz hiç aynadan kendinize baktınız mı?