Sanki yüz yıl yaşadım.

Oysa yarısına bile varmadım.

Fakat düşününce geçmişi;

Hatıralar ne kadar eski,

Ne kadar uzak çocukluğum,

Dinleyip unuttuğum bir masal gibi şimdi.

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Hayal meyal bir mahalle.

Avlu içinde evler.

Ne bir iz ne fotoğraf var elimde,

Hatırda kalan birkaç anı,

Bilmem gerçek miydiler?!

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Bir sokak vardı mahallenin tam ortasında

Her karışını adımladığımız.

Taşını, tuğlasını hatta çamurunu

Oyunlarda kullandığımız.

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Okul yolunda üşürdü çanta tutan elimiz.

Siyah önlük, beyaz yaka tertemiz.

Her sabah gururla okunan andımız

Evet siz de vardınız.

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Okul bitince yazları köye giderdik.

Dağları kaplı kan kırmızı gelincik

Tuzlayıp taze koparılmış yemlik yerdik.

Tandır kenarında uyurduk sıcacık,

Tezek kokusu havada, yollar çamur ve balçık.

Koyun, kuzu, inek, manda hepsi boy boy

Bir çocuğun çizdiği resim gibiydi bizim köy;

Ortada bir dere, etrafında evler ve uzakta dağlar,

Selama durmuş gibi sıra sıra kavaklar.

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Neşeli, rengârenkti bayramlarımız,

Şeker, kolonya kokardı evlerimiz.

Üstümüzde en güzel elbiseler,

Kapı kapı dolaşırdık

Korkmadan, çekinmeden,

Eve dönmezdik harçlığımız bitmeden.

 

Sanki yüz yıl yaşadım

Kirli dizlerimizde yaralarımız vardı.

Tozlu yüzlerimizden gözyaşlarımız,

Yanaklarımızda izler bırakarak akardı.

Ne yara kaldı ne de izi,

Ne gözyaşı ne de sızı.

Bir tren gibi zaman aldı gitti hatıralarımızı.