19. Sayı
Åžiirhane
Sanki yüz yıl yaÅŸadım.
Oysa yarısına bile varmadım.
Fakat düÅŸününce geçmiÅŸi;
Hatıralar ne kadar eski,
Ne kadar uzak çocukluÄŸum,
Dinleyip unuttuÄŸum bir masal gibi ÅŸimdi.
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
Hayal meyal bir mahalle.
Avlu içinde evler.
Ne bir iz ne fotoÄŸraf var elimde,
Hatırda kalan birkaç anı,
Bilmem gerçek miydiler?!
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
Bir sokak vardı mahallenin tam ortasında
Her karışını adımladığımız.
Taşını, tuÄŸlasını hatta çamurunu
Oyunlarda kullandığımız.
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
Okul yolunda üÅŸürdü çanta tutan elimiz.
Siyah önlük, beyaz yaka tertemiz.
Her sabah gururla okunan andımız
Evet siz de vardınız.
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
Okul bitince yazları köye giderdik.
Dağları kaplı kan kırmızı gelincik
Tuzlayıp taze koparılmış yemlik yerdik.
Tandır kenarında uyurduk sıcacık,
Tezek kokusu havada, yollar çamur ve balçık.
Koyun, kuzu, inek, manda hepsi boy boy
Bir çocuÄŸun çizdiÄŸi resim gibiydi bizim köy;
Ortada bir dere, etrafında evler ve uzakta dağlar,
Selama durmuş gibi sıra sıra kavaklar.
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
NeÅŸeli, rengârenkti bayramlarımız,
Şeker, kolonya kokardı evlerimiz.
Üstümüzde en güzel elbiseler,
Kapı kapı dolaşırdık
Korkmadan, çekinmeden,
Eve dönmezdik harçlığımız bitmeden.
Sanki yüz yıl yaÅŸadım
Kirli dizlerimizde yaralarımız vardı.
Tozlu yüzlerimizden gözyaÅŸlarımız,
Yanaklarımızda izler bırakarak akardı.
Ne yara kaldı ne de izi,
Ne gözyaşı ne de sızı.
Bir tren gibi zaman aldı gitti hatıralarımızı.