19. Sayı
Kitaplık
Cengiz Aytmatov’un 1958’de yayımlanan ilk uzun romanı Cemile’yi incelerken kitabın, aşk kitabı olarak anılmasını anlamlandıramadığımı belirtmek istiyorum. Ben kitabı, bir dönem kitabı olarak değerlendirmeyi tercih ettim. II. Dünya Savaşı sırasında insanların yaşadığı zorluklar muazzam bir şekilde işlenip satırlara dökülürken aynı zamanda dönemin ahlak anlayışına da şahitlik etme fırsatını buluyorsunuz. Bana göre kitapta çok fazla açık nokta vardı. Kitabın seveni çok fazla olduğu için okumayın diyemiyorum ama abartıldığını düşündüğüm bir eser oldu.
Kitabımız, Seyit'in ağzından anlatılıyor. Seyit'in abileri savaş için cepheye gittikleri için evin bütün yükü Seyit'in omuzlarında. Oysa o daha küçücük bir çocuk ama evin erkeği olmak zorunda. Cemile yan evin gelini, kaynanasına her işte yardımcı olan örnek bir gelin. Bir gün Cemile'ye askerlere giden çuvalları taşıması için emir gelir. Seyit gelinlerini yalnız bırakmamak için ona eşlik eder. Bu sırada Cemile ve Danyar'ın yolları kesişir. Kocası askerde olan ve sadece mektuplarının sonunda ona bir selam yollamakla yetiniyor diye onu sevmediğini düşünen (ki o zamanın ahlak anlayışı bu şekilde olmasına rağmen) Cemile neler yapacak? Seyit'in yaşananlar karşısında tepkileri neler olacak? Merak edenlere keyifli okumalar dilerim.
Alıntılar:
“Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.”
“Öz vatanını, öz milletini kim sevmez!”
“Geçmişi unutmadım. Unutabilir miyim hiç? Ama ondan uzaklaştım.”