22. Sayı
Filmsever
The Banshees Of Inisherin (Inisherin'in Ölüm Perileri) İrlanda kökenli İngiliz tiyatro yazarı ve yönetmen Martin McDonagh'ın ustalık eseri olarak tanımlanmayı hak ediyor.
Film, son zamanlarda vizyona giren filmler içerisinde klasik/kült olma potansiyelini fazlası ile taşıyor.
Yönetmen McDonagh, 1923 yılında yaşanan İrlanda İç Savaşı esnasında küçük bir adada gayet sade ve içten bir hayatı paylaşan bir grup insanın yaşamlarını konu alıyor. Film, önceleri sıkı dost olan iki yetişkin erkeğin çocuksu gerekçelerle aralarına mesafe girmesi ardınca yaşanılan trajikomik bir dizi olay eşliğinde ilerliyor. İki kişi arasındaki ilişki ile “ana karadan” top sesleri ile haberdar olduğumuz İrlanda İç Savaşı’na âdeta ayna tutuluyor. Savaşın iki tarafı, iki yetişkinin aralarındaki mücadele ve birbirlerine verdikleri anlamsız zararlar etrafında hicvediliyor âdeta. Filmde ana karakter Padraic, en yakın arkadaşı Colm’un “Artık senden hoşlanmıyorum.” cümlesi ile sarsılıyor, bu hâl toksik bir hikâyeye, trajikomik seri olaylara evriliyor.
Film eşsiz İrlanda doğası fonu eşliğinde bir o kadar saf, doğal kalabilmiş insan karakterleri ile pastoral bir tablo hazzı veriyor. İnsanın iç dünyasında var edip büyüttüğü travmaların zamanla daha travmatik sonuçlara evrilmesi ve ortaya çıkan sonuçların insan hayatını içinden çıkılmaz bir labirente dönüştürmesi yönetmenin vizyonunda sinema sanatının bütün maharetleriyle ustaca sahneleniyor. İzleyicisinde tebessüm eşliğinde derin düşüncelerin, iç muhasebelerin kapısını bir köy evi kapısı edasınca aralıyor. The Banshees of Inisherin, Oscar’a ulaşamasa da hiç tartışmasız senenin en iyi filmlerinden biri ve alkışı fazlasıyla hak ediyor. İnsana dair ikilemleri, sevgi, dostluk ve nefret temalarını muazzam bir oyunculukla birleştiren bu film izlenmeye değer.