GZT Ekibinden Esmanur Küçükislamoğlu ile Röportaj

Yazar

Raf Dergi Ekibi

22. Sayı

Röportajlar

Öncelikle okurlarımızın sizi daha yakından tanıyabilmesi için bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Kimdir Esmanur Küçükislamoğlu?

Kendini, keşfetmeye ve sevdiklerine adayan biri Esmanur Küçükislamoğlu. 10 Ocak 1998'de İstanbul'da doğan bir Rizeliyim. Bana bakan kişilerin %99'unun "Rizeli misin?" dediği gibi. Sevginin çokça bulunduğu bir ailede büyüdüm. Annem babam birbirine ayrı, biz, 2 ablam ve 1 abim, birbirimize ayrı âşıktık. Hayat kaynağım büyük oranda annemdi. Buralara geldiysem kesinlikle onun ve onun duaları sayesinde. Onu kaybettikten sonra kendimi daha çok keşfetmeye ve çalışmaya verdim. Seveceğim işin karşıma çıkması büyük bir nimetti. Sürekli aktif olmak isteyen biri olarak Marmara Üniversitesinde Radyo, Televizyon ve Sinema okudum. Lisansım esnasında da yerimde duramayıp 4 ay Slovakya'da Erasmus yaptım. A News'te staj ve Acunmedya Akademi'de minik bir iş deneyimim oldu. Soluğu GZT'de, gerçekten sevdiğim işi yapabileceğim bir yerde aldım. Ne diyordum? Evet, Neşe Küçükislamoğlu'nun duaları sayesinde buralardayım.

Sahada çalıştığınız işlerde bir kadın gazeteci olarak karşılaştığınız olumlu/olumsuz tepkiler oldu mu? Bizimle paylaşmak ister misiniz?

Ben bu zamana kadar sahada olumsuz bir durumla karşılaşmadım. Bu karşılaşmayacağım anlamına gelmiyor tabii ki şartlar sayesinde, Allah korusun. 6 Şubat depreminin 25. saatinde deprem bölgesindeydik. İlk saha deneyimim olarak sayarsam derinden etkileyici bir süreçti. Henüz kimseler varamadan orada olmak, o insanların acılarını paylaşmak, elimizden bir şey gelmemesi... Allah bir daha yaşatmasın. Daha dirayetli bir saha tecrübesi için eğitim almayı düşünüyorum. İnşallah bana faydası olur ve benim de diğer insanlara. Gündem dışı gittiğimiz gezi dış çekimlerimiz hayalimdeki gibi ilerliyor. İnşallah daha güzel daha farklı içeriklerle ve projelerle gelmeyi planlıyoruz.

Gündemleri çok hızlı değişen, yenilikleri her an takip etmeyi gerektiren ve dikkatimizin hep farklı şeylere kaydığı dijital dünyada çalışırken, siz kendi işinizde özellikle nelere dikkat ediyorsunuz? Nasıl adapte oluyorsunuz/ediyorsunuz?

GZT'de çalışırken Ukrayna Savaşı, Taksim Saldırısı, Deprem Felaketi gibi birçok "kriz yayını" dediğimiz süreçlere şahit oldum. Mesai kavramımızın olmadığı, insanların seslerini nasıl daha çok duyurabileceğimizi düşündüğümüz ve bol içerik üretmeye çalıştığımız bu süreç bizim için tabii ki oldukça zorlu geçiyor. Ancak yaptığınız işi sevdiğinizde zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Bu ve genel süreçte sürekli gündemi takipte kalıyoruz. Çokça beyin fırtınası yapıp takipçilerimize "bilgiyi" en etkili nasıl iletebiliriz ona çabalıyoruz. İnsanız tabii, adapte olamadığımız zamanlar oluyor. Bu zamanlarda motivasyonum, yaptığım işi sevmek oluyor...

Sunduğunuz içeriklerin konusunu siz mi belirliyorsunuz? Eğer siz belirliyorsanız konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Dikkat çekmek istediğiniz konular mı oluyor her biri?

İçeriklerimin konusunu çoğunlukla ben belirliyorum. Zengin bir kaynak arşivim var. Yerli-yabancı bütün kaynakları takip etmeye çalışmak bana yardımcı oluyor. Ekiple de paslaşıyoruz. Hatta artık çevremdeki herkes "Aa bak, çok ilgi çekici bir konu." diye geliyor bana. Zorluk yaşamıyorum. Bazen hiçbir şeyin ilgi çekici gelmediği oluyor. Böyle zamanlarda kendime zaman tanıyorum bağışıklık kazanmamak için. Asıl amacım hem dikkat çekmek hem eğlenmek hem de insanları bilgilendirmek. Ama en en sevdiğim şey ise dış çekimler... Gezmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum, yansıttığımı da düşünüyorum.

Gazetecilik/Editörlük/Muhabirlik alanında çalışıyor olmanın olumlu ve olumsuz yanlarını bizimle paylaşır mısınız?

Bahsettiğim gibi gündemi sürekli takipte kalmamız gerektiğinden bu yorucu olabiliyor. Kriz yayınları, mental yorgunluk da eklenince içinden çıkamayacakmış gibi hissediyorum ama çıkıyorum. Çünkü yine dediğim gibi, işimi seviyorum. Olumlu yanı bu. İnsanlarla sağlıklı, güzel ilişkiler kurmak, onlara bir nebze de olsa dokunabilmek, olan biteni insanlara aktarabilmek, eğlenceli içeriklerle onları hem eğlendirip hem bilgilendirmek... Bu sorulara cevap verirken işimi ne kadar çok sevdiğimin bir kez daha farkına vardım.

Özellikle bu alanda çalışmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?

Bu alan bolca pratik ve aktiflik gerektiren bir alan. Maalesef yalnızca üniversitedeki dersler yetmiyor. Teoriden çok pratik önemli diye düşünüyorum. Bu alanla ilgili bulunan hangi kurs, aktivite, proje varsa hepsine katılmalarını tavsiye edebilirim. Ve Erasmus... Bana çok şey kattığı için buralarda olmamda büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. İnsanlarla olan ilişkimi güçlendiren bir süreçti. Yeni insanlar tanımak, yeni kültürler keşfetmek ufkumu oldukça genişletti. Zaten eğer bu alanı seviyorlarsa dediğim şeyleri mutlu bir şekilde gerçekleştirirler...

Son olarak, okurlarımıza ne söylemek istersiniz?

Raf Dergi bana böyle bir teklifle geldiğinde oldukça duygulandım. Gerek bu dergi özelinde gerekse insanlardan aldığım tepkiler sayesinde olduğum ve bulunduğum yerden daha da memnun oluyorum. Bir şeyler başarabildiğimi hissediyorum. Ama hiçbir zaman yeterli değil ve hiçbir zaman tatmin olmuyorum. "Ben oldum." demeyeceğim hiçbir zaman. Sürekli gelişmeye ve büyümeye açık olmak lazım diye düşünüyorum. Evet belki de bir şeyler başardım ama daha fazlası neden olmasın? Başarıya aç, yarına faydalı, daima iyilik ve güzelliği düşünen bireyler oluruz hepimiz umarım. Irkçılıktan ve nefret söyleminden uzak, ötekileştirilmediğimiz güzel yarınlarımız olsun diyorum ve Raf Dergi'ye teşekkür ediyorum. Kalp.