Zamanlar Arası

Yazar

Nuriye Tek

30. Sayı

Denemeler

Özlemle, kederle, hüzünle, kimsesizlikle geçen koskoca 10 yıl… Su gibi akan ama nasıl akıp gitmediğini bilmediğin onca zaman. Geçmez sandığın sancılı, hülyalı geceler; bitmez sandığın kalp kırıklığının ağrısı ve daha nice tadına bakılmaktan usanılmış yılgın duygular. Biz sıkılırız tekrarını yaşamaktan ama onlar bıkmazlar canımızı yakmaktan. Kaçamayız da. Sıkışıp kalmışız zamanın içinde savrulup durmaya. Yorulmadık mı? Çok... Kırılmadık mı? Çok... Perişan olmadık mı? Hem de nasıl... Ee o zaman derdi ne bu duyguların, bizi sıkıştırıp durmaktan, usanmadan bizimle cebelleşmekten sıkılmıyorlar mı? Takatim kalmadı dediğim anda bitiveriyor beynimin ta ucunda. Bir ele geçiriyor ki sorma gitsin. Sonrası verem, can sıkıntısı hep. Mutlu olmayı beklemek demek bir daha gitmeyeceğini kabullenmek demek. O yüzden sessiz sedasız odağınızı değiştirip kurtulmaya bakmalısınız. Yoksa kıskacına öyle bir alır ki kendi zamanınızı değil, onun zamanını dilediği gibi yaşıyor olursunuz anlamadan. Onun zamanını yaşamak; beklentisiz, ümitsiz, çaresiz geçen birbirinin aynası olan solgun günler gibidir. Oysa kendi zamanınız öyle mi hiç. Ya da düşündüm de şöyle çokta farklı değil sanki, ne dersiniz? Kabul edelim çok çabuk yorulduk, bıktık, tükendik ve çok çabuk teslim oluyoruz zamanın bizi acımasızca ele geçirmesine. İtiraz ediyoruz sözde ama çaba sarf etmiyoruz. İşimize geliyor böylesi, zaman bizi kendi depresif eksenine sokuyor. Bizde ondan kurtulmaya çalışıyoruz diyerek kendi zamanımızdan oluyoruz ama bir şeylerle uğraşıyor da oluyoruz. Bir yandan özlüyoruz en ufacık şeyde mutlu olabilen benliğimizi. Çiçek, kelebek, deniz görsek mutluluk, huzur veriyordu minik kalbimize. Ama bu asi zaman öyle mi? Asla tatmin olmuyor. Hatta sen bu kadarıyla yetinebilirsin diyerek aklımıza giriyor ve dolayısıyla onun dünyasına giriyoruz, hiçbir şeyi layık görmüyoruz kendimize. İki zaman birden idare edemiyor insan doğası bu yüzden erkenden yitiriyoruz güzel duyguları, çünkü negatif duygular ağır basıyor ve istemeden teslim ediyoruz asi zamana kendimizi. Bırakma zamanı şimdi. “Evet şimdi yoksa ne zaman?” diye düşünme. Sen değil o düşünüyor yerine ve sen yine kaçırıyorsun kendi zamanını. Bakma sen ona ,konuşsun dursun; girsin aklına, salgılasın en kötü negatif duygularını, aldanma o öyle öyle kandırıyor bizi hem zaten alışkın değil miyiz bu duygulara? Hayata bak, yaşamaya bak; ağaçlar ne güzel hışırdıyor ona bak. Bir dakika evlerden ağaç göremiyorum, bekle bulacağım. Hayır, her yer betonlaştı, açık alan yok. Deprem olsa nereye kaçacağız diye düşünmüyorum kapılmıyorum negatifliğe, aldanmıyorum karşıt zamana. Ele geçiremeyecek bu sefer beni. Dur dur, bulacağım elbette ama park çok uzağımda bekleteceğim biraz sizi. 

Bu arada ne anlatıyordum, evet 10 sene anlamlandıramadan hiçbir şeyi gelip geçti. İyileştirir sandığım o duyguların üstüne birçok yenileri eklendi ve her seferinde bir diğerini iyileştireyim derken bir diğeri mâni oldu. Zaman girince araya tabi kale almadı, bende olumsuz duygularla yaşamak zorunda kaldım. Yaşadım da ama gel sor nasıl yaşadım. Sanırım asi zamandan ziyade gerçek zaman burada devreye girdi, yardımcı oldu. Nihayetinde geçmez dediğimiz acılar geçiyor yerine belki daha ılımlısı ya da öldürmez ama süründürür dediğimiz türü geliyor ama bir şekilde ilkinde duyduğumuz kahırlar geçiyor. Ama özlem hiç geçmiyor. Özlemekte bir çeşit negatif duygu değil midir? Acı vermez mi, üzmez mi bizi en derinden? İşte gerçek zaman burada da devreye girer. İyi eder bir süre sonra. İyileştirmeye başlar bizi. Asi zaman fırsat kollar, en sinsi şekilde girer aklımıza, bıktırır bezdirir ara ara sıkılır gider. Bitti dediğimizde geri gelir yoklar. Yoluna devam eder. Hala da böyle yaşamaktayız birçoğumuz, esir edilmişçesine dinlemekteyiz arzularımızı ve gerçekleştirmek üzere de yoğun çaba sarf ediyoruz. Keşke iyi olan şeylere karşı da bu kadar azimli ve mutlu olsak, ele geçirmesine fırsat vermesek ama çok fazla dışarıdan uyarılıyoruz, aldanıyoruz. İşimize de geliyor olabilir ya neyse... 

Bu arada geldim ben parka, aklımda tüm bu düşüncelerimle. Ne anladım ki bu işten, negatif düşünmemiş mi oldum bunca şeye rağmen? Pozitif ne kadar var olmaya çalışıyorsa negatif onu boğarak ben hep buradayım diyor. Bende hak veriyorum var olmasına. Şuraya bak, üç beş ağaç direniyor nefes alalım diye bende hala içimdeki duygularla, aklıma mukayyet olan zamanla kavga edip duruyorum. Biraz nefesleneyim. Beynime oksijen gitsin de döneyim asi zaman çöplüğüme. Hakkını vereyim ona da belki insafa gelir acır, nadasa bırakır beni. Sonra yine uğraşsın dursun. Ne de olsa kapım hep açık, emrine amade koca bir ömrüm var ona ayıracak! Elbet bir gün her iki zamanda tükenecek. İşte o zaman bana da Sezen Aksu şarkısı gibi her şey bir anda anlamsız gelecek ve tükeneceğim.