İzdüş'üm

Yazar

Seher Kızılırmak

31. Sayı

Denemeler

Ilık ve yorgun bir nefesten, titreyen ellerden, yalpalayan hayallerden yine de devam etmenin kendinden emin şehrinden geliyorum. Bin bir bölmeli deri bir bavulun açılışı gibi katman katman, çiçek dürbünü gibi her gözde şahsına münhasır, dert edilenlerin insafına göre çoğalıyorum.

Değiyorum yüzlerin kızarmayı unutmuş tenlerine, aslı astarı olan bir hikâyenin gölgesini ısıtıyorum göz bebeklerinde. Renk renk, şekil şekil yaraları, imtinayla yıkıyorum duru bir suyun içinde. Eşit dağılıyorum bazen çehrenin her bir hücresine bazen bakışlara tutunuyorum, kendimi gizlemek istercesine.

Henüz taşa dönmemiş, yosuna değmiş bir kalbin en beklenmedik anından geliyorum. Titreyen seslerin, yutkunan boğazın, bir kuşun kanadında kaybedilen umudun bırakmadığı izden geliyorum. Bir iz bıraksa bulunacak son çarenin, son bir gayretin ‘lâ’ dediği yerden geliyorum.

Kendine dönmelerden, kendinden geçmelerden, kendini görmelerden kendine gelenlerin yanından süzülüyorum. Bir saza, bir söze, bir bakışa belki de bakmayışa, bir öteye hatta bin bir tövbeye mağrur olanlardan soruluyor adım. Aktıkça berraklaşıyorum adım adım…

Bir manzarada en sisli renk, bir cama yansıyan en buğulu zerk, her cümlede bir vedaya denk oluyorum. Bazen kaybolduğum da oluyor bir mektubun, eski bir fotoğrafın emektar bedeninde. Bazen iz bırakıyorum ipek, beyaz bir mendilde. Bazen susuluyorum, bazen yutuluyorum, bazen sır oluyorum yastık kanaviçelerinde.

Kime sorsanız biliyor ama kimi sorsanız bilmiyor tam anlamıyla esbabı mucibemi. Zayıftan yana sanıyorlar tüm maharetimi. Oysa ben en çok güçlünün ve haklının yanından  geliyorum.

Bir çiğ tanesinden, bir yağmurun en dingin yerinden, bazen kıyıya çarpan fırtınalı bir dalganın sesinden geliyorum. Kimi zaman sabrın sus’undan geliyorum. Bekleyişin ne yapacağını bilmez telaşından ve pek nadiren de hak edilmiş bir sevincin arkasından geliyorum.

Ben sana, senden geliyorum. Senin sorgundan, korkundan, yankından çıkıyorum yola. Biletli değil hiçbir yolculuğum, yüküm bende değil. Senin yükünü senden taşıyıp, akıtıyorum.  Yol büyüyor, yol yürüyor, yol sürüyor ben yola çıkanla yol oluyorum. 

Ben akarken başlıyor hayat ve son nefeslerde bir yerlerden yine ben duyuluyorum. Bir  vedada bir alem olup düşüyorum toprağa, bazen de doğuş oluyorum ilk solukta. İkisi arasında kalan tüm zamanlarda kalbini taşıyorum, yüzünden avucuna. Ki sen beni en çok göz bebeğinden tanıyorsun, bense seni biriken bir yolculuk’tan, kirpiğinin ucunda…