Sen

Yazar

Yağmur Deniz Steidl

31. Sayı

Denemeler

Merhaba, ben Yol.

Seni kendine götürmeye geldim. Üzgünüm! Gizli gizli dualarına kulak verdim. Orada hep kendinden bahsettiğini duydum ama bir türlü onunla tanışamadığını da... İnsan bilmez kendinin, çıkılıp gidilen bir yer olduğunu. Senin yolunu ancak sen bulabilir, sen yürüyebilir, sen bilebilirsin. Sorma boşuna ona buna. Aşkla tanıştıracağım seni önce. Önce, dışardan vücuduna girmiş yabancı bir madde gibi tepki vereceksin. Sonra o tepkinle tepkimeye gireceksin. Yerle gök yer değiştirecek. Yoldan çıkmış hissedeceksin ama aslında kendinle, yapabileceklerinle ve bir şeyi her şeyinle sevebilmekle, orada tanışmaya başlayacaksın. Geçtiğin en güzel yollardan biri olacak, gülü ve dikeni dolu.  Baktığın, duyduğun, tattığın her şey anlamlı gelecek. Oysa sen en anlamsız davranışları sergiliyor olacaksın. Aşk hali, od halin olacak ve sönmek için tükenmeyi bekleyeceksin. Tükendiğinde, küllerinden tekrardan doğup, yola devam edeceksin. “Temkinli aşk diye bir şey yoktur”u öğreneceksin. Eğer şanslılardan olmayı dilersen de bunu birden fazla kez hissedeceksin. 

Yağmurun ardından açan, gecenin bitiminde doğan ve karanlığı yok eden güneşe inanacaksın. Ondan umduğun medet, doğayı pusulan bildirecek. Etrafındakiler hava şartlarına dayanman için, kapı baca açacaklar sana. Kimisi dengeni bulman için itecek seni suya. Islanmışlığına tam ağlarken, biri havlu tutacak sana. Hem de çeyizinden çıkarıp verecek. Onun düğününde olmadığın ama senin düğününde karşılıklı göbek attığınız, ıslak günlerin hatırına. Karnın acıkacak gözün fırındaki sıcak ekmeğin ucunu kesecek cebin delik olacak. Hepsi aynı anda başına gelecek. O an gökten bir melek de senin için inecek. Yorulmalar başlayacak. Önce bedenin sonra da ruhun, bir oturmak isteyecek. “Durmadan yürünür mü, ne zaman varacağım bana?” diye isyanların başladığında, balkonundaki iki sandalyeden birini sana uzatan biri çıkacak karşına. Önüne bir fincan da kahve, bir de ‘bizim oralardan’ diyen akide şekeri... Özlem başlayacak, yürüyüp içinden geçtiğin onca yola. Bakacaksın, geriye bakmaktan boynun tutulacak. Ruhun, can acına karışacak. Bir şarkı rast gelecek radyoda bayram günlerine döneceksin, evin büyüklerinin sağ olduğu zamanın yerini dolduramadığı... Özlemin arttıkça da akideleri dolduracaksın yanaklarına, çok gelecek. Biri boğazına takılacak, öksürmeye başlayacaksın. Tam o sırada altındaki sandalyeyi çekeceğim, düşeceksin yere. Göz yaşların mevsimin olacak. Tam “Bitti, bittim artık” dediğin noktada, sana yaralı bir kedi yavrusu yollayacağım. Ona baktıkça, kendi yaraların iyileşmeye başlayacak. Birine bakmak sana iyi gelecek. Sana uzanan ellerden öğrendiklerini, bu sefer sen uzatmaya başlayacaksın kediye, köpeğe, derken insanlığa karışacak kalbin. Yeniden güç bulacaksın, devam etmeye... Bir ayna olacak o kedi yavrusu sana, sevildikçe nasıl iyileşilir görülen. Kendini sevmeye, o gün başlayacaksın. Kendini sevmeyi öğrendikçe de kendinle tanışmaya tekrardan heyecan duyacak ve hayattan yolun devamını dileyeceksin. Dileğin gerçek olacak. Sen kendine yürümeye devam edeceksin. Bu sefer sevgiyle başladığın bu yolda, sevginin nasıl çoğalttığını görebilmen için kalabalık yollardan geçeceksin. Kahkahalarınla yeşerecek yolun. Elbirliğiyle kurulmuş sofralarınla doyacak karnın. Baharların ekim, yazla kışın da hasat ayları olduğunu bilecek ve her baharda kendini ekeceksin. Artık kendi suyun, toprağın, ışığın ve bir de arkadaşın olacaksın. Sana paralel yürüyenlerle yoldaş, yolu senle kesişenlerle de Candaş olacaksın. Ne zaman bitti denirse, devamın o noktada başladığını bileceksin. Ve devamın, kendine olacak. Seni dünya, dünyayı yörüngen kılacağım ve evrendeki yerini de kendin. Yol senin hikayen, hikayelerin senin yolun olacak. Sen, ‘Sen’ adında bir hikâyeyi, uçsuz bucaksız yürümeye devam etmeyi, hayat bileceksin. 

Hazırsan çıkabiliriz lütfen devam butonuna basınız.