Film Bülteni | Ocak - Şubat 2025

Yazar

Hüseyin Çakır

32. Sayı

Diğer

Herkese selam! 2 aylık bir aradan sonra yeni film bültenimizle yeniden aranızdayım. Eylül-Aralık ayları arasında pek çok iyi film izleyip konuştuk beraber. David Lynch’in Hollywood’un büyülü dünyasını beyin yakan bir hikayeyle eleştirdiği “Mulholland Drive”, Emin Alper’in Cannes’da yarışarak son yılların en ses getiren yerli filmlerinden olan “Kurak Günler”, Modern bir Çehov uyarlaması olan ve Asya sinemasının son yıllardaki değerine değer katan “Drive My Car”, Haluk Bilginer’in hayat verdiği Aydın Bey karakteri ile Aydın bir kesimi muhteşem biz çözümlemeyle anlatan Nuri Bilge Ceylan filmi “Kış Uykusu”, 7 yıllık hasretin ardından tekrar seyircisine kavuşan Zeki Demirkubuz’un yeni filmi “Hayat” ve Lanthimos’u Lanthimos yapan filmlerden “The Killing of Sacred Deer” Raf Dergi Film Kulübü seçkimizi oluşturan filmler oldu.

 

Altın Palmiye Ödüllü Türk Filmi; “Kış Uykusu”

Nuri Bilge Ceylan’ın en iyi filmi hangisi diye sorsalar arada kaldığım iki filmden biridir “Kış Uykusu”. Bir diğeri hangisi diye sorarsanız elbette BZA. Kış Uykusu’nun bence bu kadar sevilmesinin en büyük sebebi de filmdeki kusursuz diyaloglar, çünkü filmdeki her bir cümle çok doğal ve etkileyici. Aydin Bey ve ablası Necla Hanım arasındaki uzun uzun sohbetlerin her biri sanki üzerine saatlerce düşünüp tartışmak için yazılmış adeta. Keza görüntüler de muazzam, Kapadokya’yı çoğumuz ve turistler dahil genelde yazın sıcak havalarda ziyaret ederiz ve o görüntülerle hatırlarız, ama bu güzel yere filmin adında da geçtiği gibi kışın tanık oluyoruz ve en az yazın olduğu kadar kışın da nasıl eşsiz bir güzelliğe sahip olduğunu öğreniyoruz beraber.

 

Zeki Demirkubuz’un Aklından Çıkmayan O Kadın; “Hayat”

2016’da “Kor” filmini yaptıktan sonra yıllar süren bir sessizliğe büründü Zeki Demirkubuz, bazı zor süreçlerden geçti belki de o yüzden Kor’dan birkaç yıl sonra yine yeni bir Demirkubuz filmi izleme fırsatı bulamadık. Fakat o yıllarda Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’un popülaritesi önceki yıllara göre büyük artış gösterdi, sosyal medyada en çok konuşulan birkaç filminden biri oldu “Kader”.  Ve pandemi sürecinde çektiği “Hayat” filmi ile tam 7 yıllık aradan sonra seyircisi ile yeniden kavuştu. Filmin garip olan tarafı  ise Zeki Demirkubuz’un yıllar öncesi bir otobűs durağında göz göze geldiği ve bir daha hiç görmediği, aklından bir tűrlű çıkaramadığı bir kadının ardından yazdığı bir hikayeye dayanması. “Kader” filmine yaptığı göndermeler, Hicran karakterinin muhteşem oyunculuğu ile gönlümüzü kazansa dahi film 3 saati geçen süresi ile birçok kişi için zor bir seyir tecrübesi oldu diyebilirim. O kadar uzun zaman bekleyip diyalog ve hikaye adına çok daha zengin ve doyurucu bir film izleyebilirdik şahsen Demirkubuz’dan.

 

Tuhaf ve Ürkütücü bir Lanthimos Filmi; “The Killing of Sacred Deer”

Lanthimos’un “Biz ne izliyoruz ne kadar tuhaf bir film bu.” dedirten sayısız filminden sadece biri. Ama bu sefer ürkütücü ve izlemesi zor sahnelerçoğunlukta, şöyle söyleyeyim filmin daha ilk sahnesinde sansürsüz bir biçimde açık bir kalp ameliyatı izliyoruz gerisini siz düşünün. Lanthimos yazdığı ne varsa çekmiş anlaşılan, sete çıkınca yazdığı hiçbir şeyden vazgeçmemiş bunu filmi izlerken sonuna kadar hissediyorsunuz. Ama filmi izleyen herkesin kafasında şu soru işareti kalıyor, neden filmin adı “Kutsal Geyiğin Ölümü”. Çünkü yönetmen kutsal bir geyiğin öldürüldüğü Antik Yunan miti, Iphigenia’dan esinlenerek yazıyoruz filmin senaryosunu.