9. Sayı
Denemeler
Yılın son günleri yaklaşırken hepimizin içinde ister istemez tarifsiz bir heyecan ve telaş oluşur. Sanki unutmak istediğimiz ne varsa hepsi geride kalacak ve biz bambaşka yollara yelken açacağız gibi pembe hülyalara dalarız. Hissettiğimiz duygu yoğunluğundan çok, zihnimizi içine sürüklediğimiz kargaşa yok mu hele? Bazılarımız için yılbaşı hiçbir anlam ifade etmese de sanırım çoğumuz için değişmeyen bir süreç yeni yıl kutlamaları. Hatta kimimiz bu durumu öyle ciddiye alır ki birbirinden ayrı hurafeleri büyük bir özen ve hassasiyetle peş peşe sıralar.
Geçenlerde arkadaşlar arasında bu konudan bahsederken arkadaşımın arkadaşı “boş bir bavul alıp evin içinde gezerseniz, o yıl bol bol seyahat edermişsiniz” diye bir söylem attı ortaya. Hemen arkasından başka bir arkadaş “bütün muslukları açın ki su gibi kolayca akıp geçecek bir sene olsun dedi.
Buna benzer hurafeler ilk defa ne zaman ve nasıl ortaya çıktı tam olarak bilmesek de emin olarak bildiğimiz tek şey bizleri var eden ve bunlara inanmaya sevk eden beklentilerimiz. Hâlbuki yaptığımız, tamamiyle kalbimizde sakladığımız dilekleri yeni bir yıla ertelemek, o kadar. Fakat her zaman olduğu gibi gönül bu duruma da öyle manalar yükleyip süslüyor ki, ışıltılı bir çam ağacına dönüştürüveriyor işte.
Günümüzde birçok tartışmayı beraberinde getiren yeni yıl ağacı süslemeleri aslında eski Türk geleneği olduğu söylenir. Türkler, İslamiyet’e geçmeden önce dünyanın ortasından göğe kadar yükselen bir ağaç hayal ederler ve buna “Hayat Ağacı” derlermiş. Yeni yıl onlara şans getirsin diye Tanrıdan istedikleri şeyleri kurdele, bantlar veya çaputlara bağlayıp dilek tutarlarmış. Güzel elbiseler giyinilir, yemekler yenilir, şenlikler şeklinde kutlanırmış. Ve bu âdetin Türkler yoluyla Avrupa’ya geçtiği iddia edilir.Eski Mısır ve firavunlar devrinde Güneş Tanrısı Amon-Ra’nın doğumunun kutlandığı bu gelenek, ilk Çağ Persleri ve Roma İmparatorluğu ile biçim değiştirerek Hristiyanlık dinine sonunda Noel şeklinde eklenmiştir, denilir.
Anlayacağınız kimine göre yılbaşı “Hristiyanların icadı” kimine göre de “kendi geleneği”. Her ne söylenir veyahut iddia edilirse edilsin, tarihi nereye dayanırsa dayansın ortak olan tek şey yalnızca bir kelimeden ibaret doğrusu: “Umut”.
Daha derinlerde düşünecek olursak, kendimize ve çevremize iyi temennilerde bulunmak için inanmayı seçtiğimiz, aslına bakılacak olursa ne yeni ne eski, psikolojik bir olgu belki de. Fakat hayat dediğimiz bu süreç öyle meşakkatli bir yol ki arada durup nefeslenmek geçmişi ve geleceği tazelemek gerekiyor. Bu yüzden kendi kendimize türettiğimiz ve devam etmesini arzuladığımız doğum günü pastalarında mumu üflemeden önce dilek tutulması gibi ruhani bir doyum anlayacağınız.
Şimdiye kadar yeni yılı dua etmekten ve güzel duygular dilemekten başka, ekstrem bir eylem gerçekleştirmemiş biri olarak; bazen sıradanlığı bozmaktan çok da zarar geleceğine inanmıyorum. Önemli olan sonuç odaklı olmaksa tek beklentimizin umudumuzu korumaktan ibaret olduğunu unutmamak kâfi sanırım. Yeni bir yılın başlangıcı kim ne derse desin yeni umutların baharıdır esasında.