13. Sayı
Denemeler
Birleştirici olan gücünün ve amacının aksine, öyle bir hızla savurdu ki ruhunu; kış gibi, dört mevsimin, kışı gibi. Çabalamak, beklemek, hissetmek ve istemek, benliklerinden sıyrıldılar. Sorgulamak, gücünü kaybetti. İnsanlar, amaçlar, bilinenler, birbirlerine girip birbirlerinde karıştılar. Yok oldular. Sallanan bir merdivene tırmanır gibi, tuşlara kesik kesik basıp kanattı müziğin ruhunu. Tüm bunlar, geriye hoş bir seda bırakan, ahenkli ve yavaş bir süreye yayıldı. Zamanın kendisi fark etmedi, yaşam fark etmedi, doğallığıyla öyle bir geldi ki, sekliği baş döndürdü, durmadı.
Fazlalaştı, taştı, dönüştü, yok oldu, varlaştı. Tek bir şey değil, milyonlarca şey. Yedi hanelilerin lafının edildiği günlere, biraz Bach dokundu, biraz İtalyanca; sempati ve saygıyla yürüyorum...
Uzaklaşınca, sanki evren kurulurken büyük patlamayla savrulmuş gibi, ama son derece canlı ve hareketli, kıpır kıpır ve diri, yorgun ve bencil, bakan ve gören; uzaklaşınca sanki evren kurulurken uzayda süzülerek izlemiş gibi, uzaklaşınca baktı, gördü, anladı, sordu, bıraktı. Uzaklaştı.
Herkes diğerinden. Birbirinden.
Fakat, Müzeyyen; bu derin bir tutku oldu, içe işledi, zevk alındı. Peki ya, kız kardeşleri Güneşin, siz söyleyin, yalnızca bir alışkanlıktan mi ibaret?
Ya da, alışkanlık zaten, deriye işleyen bir şey mi? Ruh mu?
Bazı müziklere de hiç katlanılmıyor. Kucaklamak lazım. Lazım mı? Yoo. Geri döndürsen bile, ilerletiyorsun. Ah bu mizah anlayışın, Ritornello...