Vakitsiz

Yazar

Beste Türk

9. Sayı

Denemeler

Her sabah güne güneşe değil gözümüzü değişimlere açıyoruz. Her gece başımız yastığa giderken yaşadığımız her şeyi o güne gömüyor; toprak daha kurumadan ertesi gün için çukur kazmaya başlıyoruz. Yaşamak mabedinin kapısına her akşam günün çöpünü çıkarıyoruz. Oluru olmazı, acıyı, anıyı gözetmeden eliyoruz.Yaşamak içi doldurulması gereken önemli bir kavramken, biz; sayılı gün, bitirilip tüketilmesi gereken ürün muamelesi yapıyoruz. Değer katmaya, anlam yüklemeye gerek duymuyoruz. Özel anlarımızı yaşamaya değil fotoğraflamaya, göstermeye ihtiyaç duyuyoruz. Yemeğin tadına varmaktan ziyade nerede, ne yediğimizi kanıtlamaya önem veriyoruz. Kişisel sınavımızdan geçer not veremesek de kendimize, insanlar notumuzu yüksek tutsun istiyoruz. İçimizde değersizleştirdiğimiz yaşantımızda internet sosyalinde(!) değer katıyoruz.Kişisel devinimlere, durup düşünmelere, önemse(n)melere, kimseyi dinlemeye vaktimiz yok. Güttüğümüz politikalar kalabalıklar eşliğinde kişisel yalnızlığımızı sırtımızdan indirmek. Başarı sağlayamadığımızsa şahsi fikrimin ötesine geçemiyor. Bilgi kirliliğinin pik yaptığı toplumlarda gerçeğin peşinde koşmayı anlamlı bulmuyoruz. Ruhsal orgazmlardan ziyade, prim yapmakta olan gündemin orgazmlarının peşindeyiz. Siyahı seviyorsak bile günün rengi kırmızıysa çevremize kendimizi ayak uydurmuş göstermek için kırmızı bir gün yaşıyoruz. Kendimize saygımızı yitirmenin yanı sıra artık kabuslarımızın bile içini dolduramıyoruz.Tarih, takvim gibi uydurduğumuz sistemsel çizelgelerimize her gün bir çizik daha atıyoruz. Yaşamak buysa yaşıyoruz. Değerlerimiz geçmişten kalma, devrim geçmişten, aşk geçmişten. Günü birlik sevişmelerin sonunda aşık oluyor daha iyi seviştiğimiz biri çıkana kadar aşık kalıyoruz. Kimsenin vakti yok uzun uzun bakışmalara, baktığımız gözlerde anlam aramalara. Ödümüz kopuyor içimizin boşluğunun yansımasıyla karşılaşsak diye bir anlam yüklü bakışta.Kaybettiğimizi düşündüğüm anlam arayışı, içinde salınıp durduğumuz evrene değil, benliğimize ait. Ve merak ediyorum, rafa kaldırdıklarımızla böyle nereye kadar?