7. Sayı
Öyküler
Bu sefer manzaramın içindeyim. Zor olmuyor, nefes almak için başımı dışarı çıkarttığımda, yürüyenlerden yukarıda, endişelerden muaf, sizin dünyanıza giriyorum; penceremin içinden küstahça dahil olduğum dünyanıza.
Burnuma ekşi bir koku doluyor. Senden mi? Ölüyor musun? Dalların kupkuru kalmış. Ne varsa içinde vazgeçmişsin hepsinden. Bırakmışsın gibi toprağa. Nefretini mı kustun sevincini mi bağışladın? Kendinden mı verdin hep? Sanki bakınca bir tarihsin, mostar köprüsü gibi belki, varlığın mı daha büyük yoksa zihninde barındırdıkların mı? Kocamansın ama için zorla çekip alınmış gibi. Kollarını iki yana heybetle açmışsın hala burdayım dercesine, kime bu şâşalı güç gösterisi? Ya da ne yapacağım dercesine mi açtın medet umarak bu bir çare kolları, kendine bile hayrı olmayan bizlerden? Varlığının biz kadar farkında mısın sahiden? Her gün sen de bana bakıyor musun, görüyor musun her anımı? Benim için senin sahnen perdemi kapatana kadar; gönül koyuyor musun bana seni bu çıplaklığınla bir başına bıraktığım için? Seni düşünecek halde değilim; iyiyken de olmuyorum, kötüyken de. Yanı başındaki ağacın en üst yaprağı üç dişli yaba gibi, ve fakat sen kökten öylesin. Bütün kargaşan daha doğar doğmaz mı başlamıştı, varoluşunun ruhunu coğrafyan yerine koydun da, kaderinde bu derece söz hakkı mı verdin ona?
Ya da umrunda değil mi hiç bir çıkar? Tüm sevgileri, seni seviyorum görünümlü kendini sevmeleri, sahtelikleri, “öteki”nin derinlerinde algıladığın yapaylıkları umursamamayı öğrendin mi? Her kış varolmaya devam ederek ölüp, yazın varoluşuna yeniden bir canla devam etmenin nedeni umursamamak mı? Sevmeyi bıraktın mı istemsiz, bu yüzden mı rahatsın bu kadar? Veya oldukları halleriyle mi kabul ettin ve zamanla mükemmel olmayışlarıyla mı sevdin onca nefesi?
Kimse ilişmeden yaşıyorsun değil mi? Bu mu sırr-ı mutluluğun yoksa kaçmaya çalışmaktan bitap düştüğün kaderin? Yalnız mı bırakıldın, sen mı seçtin?
Muhtemelen seni unutacağım, sen de beni. Ve ama var olmaya devam edeceğiz.