6. Sayı
Denemeler
-Bakışların! dedi.
-Evet ne olmuş bakışlarıma?
-Bakışların! dedi bir daha.
-Evet n’olmuş?
-Beni yakan ve canıma can katan bakışların. Kavurdu o bakışların beni, ilk gördüğüm andan beri.
-Benim bakışlarım mı yakmış seni?
-Evet, senin bakışların...
-Nasıl yani anlamadım ki?
-İnsanın içine işliyor, zehirli bir ok gibi. İnsan hedef eder mi gözlerini o zehirli oklara? İşte ben ediyorum seve seve... Gözlerinden olsun olacaksa ölümüm.
-Yapma Allah aşkına! Gayet sıradan bakışlarım var. Çık çarşıya bak insanların gözlerine. Onlardan farklı değil benim gözlerim!
-Sen karşında durmuyorsun ki! O bakışların nasıl da nişan aldığını ve nasıl da ateşlendiğini görmüyorsun ki! Bu yüzden hiç konuşma ve itiraz etme! Bunu asla öğrenemeyeceksin. Ve kimsenin bakışı senin bakışın gibi değil! Yusuf, Züleyha’ya baktığı gibi baktı mı başkasına, ya da Züleyha, Yusuf’a baktığı gibi baktı mı bir başkasına?
-Hayır bakmadı.
-O zaman sus da gözlerin konuşsun!
-Ne kadar anlam yükledin gözlerime. Bir çift kahverengi göz. Hiç de dikkat çekici bir yanı yok. Rabbime çok şükür ki herhangi bir göz problemim de yok. Bak bu yönden gerçekten mükemmeldir gözlerim.
-Hani Azrail gelip de can alır ya sen de bakışlarınla geldiğin zaman bana Azrail gibi oluyorsun. Canımı alıyorsun adam, canımı! Bu kadar ölümcül bakma bana! Dayanamıyorum bil. Göğü delen bir ışık…Dağı düz eden bir nur... Okyanusun dibine işleyen bir hat... Bir şeyi yakmak istersem eğer senin bakışlarını ödünç alabilirim ateş niyetine.
-Yok, sen başka alemdesin bugün, beni anlamıyorsun.
-Anlıyorum seni de sen benim gördüğüm gibi görmüyorsun kendini. Ondandır anlaşamadığımız. Yoksa bakışların mükemmel zaten.
-Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya!
-Haklısın ben harika ötesi diyorum bakışlarına sen öyle değil diyorsun.
-Kafayı yiyeceğim.
-Bence de o gözler, o bakışlar bende olsa ben de kafayı yerdim aşırı ilgiden.
-Sen ne içtin bu akşam söylesene!
-Bakışlarını içtim bir su gibi. Yaz günü susuzluktan kuruyan dudaklarıma buz gibi şişeden içtiğim suya benzetiyorum bakışlarını. İçime değiyor, içime işliyor her bir bakışın. Rabbim eksik etmesin üzerimden.
-Şimdi de kutsala bağladın!
-Birer kutsal metindir bakışların tabii ki. İnanmak la-zım, sakınmak lazım her türlü kem bakıştan ve sözden. O güzelim gözlerin cennete açılan kapı değil de nedir? Günahlardan arınmamızı sağlayan ab-ı hayat değil de nedir?
-Tabii tabii...
-İşte şöyle... Kabul edeceksin bunu. Ya kirpiklerini yumacaksın kimseye bakmayacaksın bir ömür boyu ya da ardına kadar açacaksın kirpiklerini bakacaksın güzel olan her şeye. Çünkü çiçeklerin güneşe ihtiyacı var.
-Susuyorum daha! Nasılsa gözlerim konuşuyormuş, öğrendim şimdi.
-Rabbim dağına göre kar verir. İyi ki farkında değilsin. Öldürücü olabilir bakışların. Bunun farkında olsaydın eğer nice gönlü katlederdin. Bakıp geçerdin herkese, taramalı bir tüfekle tarar gibi herkesi.
-Bakışların! dedi. “Ateş-i suzan mısın ey yâr?”
-Biliyorum yakıcı ateşim, lütfen sus! dedim. Gözlerimi diktim gözlerine. Saatlerce konuştuk göz göze. Kelime dağarcığımın ne kadar da geniş olduğunu öğrendim susunca. Ve gözlerimin ne kadar güzel gördüğünü anladım.