5. Sayı
Röportajlar
Semra DÜNDAR, aralarında Hayat Bağları, Baba Ocağı, Düşman Kardeşler gibi dizilerin de bulunduğu 10’dan fazla dizide yönetmen koltuğunda oturmuştur. Ankara’da doğup büyüyen yönetmenimiz Istanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünü kazanınca Istanbul’a yerleşir. Üniversite yılları çeşitli zorluklarla geçse de bir an önce mesleğe atılma heyecanı her zaman diridir. Son yılında Mustafa Şevki Doğan ile tanışması kariyerine giden yolda ilk adımları atmaya başlamasını vesile olur. Kariyer basamaklarını emin adımlarla tırmanan Semra Dündar, 2013 yılında kendi şirketini kurması ile hem senaristliğini hem yönetmenliğini hem de yapımcılığını üstlendiği, aralarında Vay Başıma Gelenler, Aşk Nerede, Oğlan Bizim Kız Bizim gibi çalışma-ların da yer aldığı birbirinden güzel filmlere imza atarak sinema tarihimize adını yazdırır.
Merhaba Semra hanım hoşgeldiniz. Sorularımıza geçelim isterseniz.
Ne zaman yönetmen olmaya karar verdiniz? Sektöre girerken yönetmen olmak için mi girmiştiniz yoksa ilerledikçe mi buna karar verdiniz?
Bu sorunun cevabı çok nettir bende. Sadece yönetmenlik hayaliyle bu sektöre giriş yaptım. Sene 92, lise son sınıftayken Çingeneler Zamanı (Time of the Gypsies) filmini izledim, o zamanlar çok sık sinemaya da gidemiyoruz tabi. Filmi izlerken ben ayrı bir dünyada gibi hissettim. Büyülendim. Yönetmen olup ben de bu tarz filmler çekmek istiyorum diye karar verdim . Romantik, müzikli, müzikleriyle var olan filmler yapacağım dedim ve bunu yaptım da. O gün sinemadan çıkışta bu eseri kimin yapabileceği sorusunu sorduğumda yönetmenin eseri olduğunu öğrendim ve artık olmak istediğim yeri biliyordum. Sektöre ilk adımımı attığımdan beri tek hayalim yönetmen olmak oldu. Yavaş yavaş tırmandım. Bu yol sancılı bir yol bunu da belirtmeliyim. Birinin yanında en alt seviyeden öğrenmeye başlamanız gerekiyor. En etkili öğrenim yolu bizim meslekte ustalık çıraklık ilişkisi ile ilerlemekle oluyor.
Yönetmen olmak isteyenler mesleğe nasıl bir giriş yapmalı?
Bu soruya az önce biraz cevap vermiş oldum aslında. Bu mesleği yapmayı düşünenlerin ilk önce sıfırdan başlamayı göze almaları lazım. Işığın nereden nasıl yansıması gerektiğinden tutun da oyuncunun konuştuğu pozisyondan, arkaplandaki uğultular seslerin nasıl daha iyi gelebileceğine kadar her şeyi bir ustanın yanında en iyi şekliyle öğrenebileceğiniz bir meslek. Okuluna gitmek, teorik bilgileri öğrenmek elbette çok önemli fakat usta çırak ilişkisi olmadan yetişmek bu meslekte imkansıza yakın. Örnek verecek olursak, ‘Çehov’un silahı’ prensibi her sinemacı tarafından bilinen bir prensiptir. Çehov der ki: “İlk bölümde duvarda asılı bir tüfek olduğunu söylüyorsanız, ikinci ya da üçüncü bölümde o tüfek patlamalıdır. Eğer patlamayacaksa o tüfek orada asılı olmamalıdır.” Öykülerini yazarken kullandığı bu yöntem, sinema anlatıları için de geçerlidir. Bu prensibi daha da genelleştirecek olursak, bir yönetmen filminde bir şey göstermeyi ya da söylemeyi seçtiyse, bu bir amaca hizmet etmelidir. Okulda bunu sadece teoride görebiliyorken, bir yönetmenin yanında staj yapıyor olsanız dahi orada duran silahın patladığını gözlerinizle görebilir ve bu kuralın aslen yaşandığına şahit olabilirsiniz. Kendine bir yer edinene kadar yılmadan çalışması gerekiyor bu mesleği düşünen biri. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz derler ya tam da bizi anlatıyor bu söz. Israrcı, kararlı ve girişken olup ilerlemek bu sektörde tutunabilmenin tek yolu.
Bu alanda diplomanın önemi nedir?
Sinema bir sanat dalı olduğu için belli bir diplomaya sahip insan çalıştırmak yerine işinin ehli, çıraklıktan yetişmiş kişilere öncelik verilir. Ben İstanbul Üniversitesi radyo televizyon mezunuyum Mimar Sinan Üniversitesinde sinema da yüksek lisans yaptım fakat mesleğe giriş için bir diplomanız olması şart degil. Özgür ve yaratıcı olabilmek bu kulvarda ilerleyebilmek için anahtar hükmünde. Ressam veya müzisyen gibi düşünebiliriz, kendini ne kadar yetiştirmişse bir insan bu dalda o kadar başarılı olacaktır.
Basamakları tırmanarak bir yerlere gelmekten bahsetmiştiniz. Peki ya sizin meslekteki dönüm noktanız neydi?
Televizyonlarda çalışırken 2001 yılında dizi ve film piyasasına girdim ve asistanlıkla başladım. 4-5 yıl sonra yardımcı yönetmenliğe geçtim ve sonrasında da 2. yönetmenlik yaptım. Ama bu meslekteki en büyük dönüm noktası benim için 2013 yılında kendi şirketimi kurmamla oldu. Bağımsızlığımı kazanmamı sağlayan şey oldu diyebilirim bu şirket. Filmlerimde artık hem senarist hem yönetmen hem de yapımcı kimliğimle bulunmaya başladım ki çok büyük bir mutluluk kaynağı oldu.
Film çekim aşamasının çantada keklik olmadığını bilsek de izleyici olarak iç yüzünden habersiziz. Mesleğinizin zorlukları nelerdir?
En zor tarafı uykusuz ve yorgun olsak dahi çekilmesi gereken sahneleri çekmeden eve gitmiyor oluşumuz. Bizim meslekte, sektörde de diyebiliriz, zaman eşittir bütçe yani para. Sette olduğumuz her saat su gibi para harcanıyor. Durum böyle olunca da yapımcılar hem yönetmene hem oyuncuya en kısa sürede en kaliteli işi ortaya koymaları için baskı yapıyor. Bizi zorlayan bir başka faktörse iklim. Her türlü hava koşuluna kendimizi hazılamak zorundayız. Açık hava çekimlerini özellikle çok sıcak veya çok soğuk havalarda yapmak bizi fazlasıyla zorlayan bir iş. Fiziksel zorlukların yanında psikolojik zorlukları da cabası. Yapımcının, yönetmenin, oyuncunun ayrı egosu olan bir ortamda çalışıyoruz. Bazen işin biraz da güçler savaşına dönüştüğü oluyor.
Oyuncularla iletişim konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz? Zorlukları var mı?
Elbette kendine göre zorluklar oluyor ve bu oyuncudan oyuncuya değişiyor. Egosuyla sette olan oyuncularla çalışmak tahmin edileceği gibi zor. Güç savaşları ise hem filme hem ortamdaki enerjiye moral motivasyona zarar verebiliyor. Yönetmen olarak bu tarz konularda arabulucu olmaya yatkın bir tavır sergilememiz gerekiyor.
Yönetmen olmak bir sürü gencin hayallerini süsler. İşinizin en sevdiğiniz yanı nedir?
Zorlukları aşmak çok keyif veriyor bana. Bu işi yaparken her turlu aksiliğe hazırlıklı olmak zorundayız. Her an bir sorunla karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Buna rağmen her sıkıntıyı en güzel şekilde aşıp sonrasında çok içime sinen eserler meydana getirmek gerçekten çok mutlu ediyor. Tabiri yerindeyse düğümleri çöze çöze ilerlemek her çözüme kavuşan sorunla birlikte rahat bir nefes almak insanın hem gururunu okşuyor hem egosunu tatmin ediyor.
Sinema sektörde kadın yönetmen olmanın herhangi bir zorluğu var mı?
Bu soruya yönetmen kimliğimle ayrı, yapımcı kimliğimle ayrı cevap vermek istiyorum. Bilindiği gibi özellikle son 10 yılda kadın yönetmen sayısı hayli artmış durumda neredeyse eşit sayıda erkek yönetmen-kadın yönetmen var diyebiliriz. Bu nedenle yönetmen kimliğimle kadın oluşumla değil yaptığım işlerle konuşulduğumu ve bu konuda zorluk çekmediğimi düşünüyorum. Fakat aynı şekilde yapımcı kimliğimle eşit davranıldığımızı söyleyemeyeceğim. Yapım sektörü ataerkil bir sektör olduğu ve kadın yapımcı sayısı parmakla sayılacak kadar az olduğu için bazen yersiz diyaloglara maruz kaldığımız oluyor.
Dizi/film çekim yapım aşamasında bulunacak kişinin kişisel olarak ne gibi özelliklere sahip olması gerekir?
Dizi film sektöründe kamera arkası ve hatta kamera önü çalışacak bir insanın en önemli özelliği sabırlı ve iradeli olmasıdır. Set hazırlığı süreci çok uzun zaman almasının yanında, bir oyuncu sadece kendi sahnesinde ışık, sahne ayarlanmasını beklemesi gerekiyor. Kiminin kitaba, kiminin örgüye dikişe kiminin de sosyal medyaya kendini vermesi bundan ötürü. Sette çalışacak insanın beklemeyi bilmesi gerekli. Fiziksel olarak dirençli, sağlıklı, vitaminli olmak da set çalışanları için önemli bir özellik. Soğuk hava koşulları, uzun set saatleri yeri geldiginde uykusuzluk herkesin dayanabileceği şeyler olmayabilir. Benim düşünceme göre bir de en önemli set çalışanı özelliği daima antenleri açık olabilmek. Bu ne demek diye soracak olursanız, setlerde yönetmen; yardımcılarından/asistanlardan eksikleri tamamlamasını istediğinde bir işi söylemiş olabilir fakat o asistan bilmelidir ki, o sahnede oynayacak oyuncunun hazır olup olmadığını kontrol etmek de mikrofonlarda sorun olup olmadığına bakmak da kastedilmiştir. Bir nevi sözsüz iletişime açık olma hali de diyebiliriz buna. Aynı zamanda azimli ve kararlı olmak girişken olup iş bitirici olabilmek aranan özelliklerden.
Bizim sorularımız bu kadardı. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. İyi günler…