Milliyetçi ve Ütopik Bir Eser: Yeni Turan

Yazar

Meryem Köseoğlu

5. Sayı

Kitaplık

Türk milliyetçi edebiyatının ve Türk ütopya edebiyatının önemli eserlerinden biridir Yeni Turan. Yeni Osmanlılar ile Yeni Turan partilerinin birbirleriyle olan mücadeleleri üzerinden Turancılık/Türkçülük fikri bir ütopya olarak ele alınmıştır. Yazar, hayal ettiği geleceği milletinin köklerinde aramaya çalışmıştır.

“Gaye-i hayali, yabancı ülkeler ve milletleri kılıçla zapt edip üzerinde tembel ve atıl bir taht kurup oturmak değil, ta milletinden, menba-ı hayatından gelen bir kabiliyet, bir faaliyet, bir say ile, medeniyetle ebedi bir millet esasları ve temelleri kurmak olmalıdır.”

Bu öze iniş, romanın ve karakterlerin isimlerinde kendini göstermiştir. Romanda modern bir ülke amaçlayan partinin başında Oğuz isminde ilk Türk hakanının adını taşıyan bir karakter vardır. Oğuz’dan sonra partinin başına Ertuğrul’un geçecek olması Sungur, Kaya gibi Yeni Turan’ın güçlü isimlere sahip olması, tarihi bir akışın izlerini göstermektedir.

Romanın en önemli ve dikkat çekici kısmı ise kadın konusudur. Aslında Halide Edip’i daha önce okuyanlar için bilindik bir durumdur. Yeni Turan kadınları; okuyan, çalışan, üreten kadınlardır. İktisadi, siyasi, sosyal yaşamın içinde en doğal bir yaklaşımla erkeklerin yanı başında çalışmaktadırlar. Zira romanın baş karakterlerinden Kaya, bu kadın tipinin önemli bir temsilcisidir. Romanda, kadın ve erkek ilişkisi ayrıca ele alınmıştır.  Kadın-erkek arasındaki bağ, ev-yurt kelimeleri ile bağdaştırılmıştır.  Bu konunun en güzel şekilde ele alındığı ve bir yurt ile ev arasındaki farkın kadın-erkek ilişkisi üzerinden anlatıldığı şu cümleler belki de kitabın en kıymetli sözleridir:

“Bu yurt, samimi bir yurt olmak için onu kuran iki çift el, erkek ve kadın eli, birbiri içine en mütekabil bir emniyet ve muhabbetle gelebilmelidir. Geçici ihtiraslarına, hayatın didinmelerine ve zehirlerine galebe çalacak bir zihin ve kalp seviyesi, arkadaşlığı mevcut olmalıdır. Bunun birincisi bizde kabil değil. Çünkü sosyal kanunlar bütün kudret ve kuvveti, kadının istikbali ve hayatı üzerindeki her hakkı bir tarafa, erkeğe veriyor. Eşit bir zihin ve kalp seviyesi, arkadaşlığı… bu da kabil değil. (Erkek) Daima yeni ve sırf maddi ihtirasla ve zevkler geçinceye kadar bir yurt kurup sonra onu yıkmak hakkını asırlardan beri erkek unsuru kullana kullana bu temayülat artık irsi bir hale geçmiştir. Sonra hiçbir vakit terbiyelerimiz bir erkeği aile reisi, bir kadının arkadaşı; bir kadını da mesul ve mutlak bir aile reisi, bir erkeğin arkadaşı diye hazırlamamıştır. Onun için yazık ki bugün Türk kardeşlerimizin ekseriyetinin yurdu, yurttan ziyade iki cins insanın bir zaman için oturdukları bir evden ibarettir. Bugün memlekette aynı kötülüğün neticesiyle birçok bedbaht kadın olduğu gibi çok da bedbaht erkek var.”

Halide Edip’in bu cümlelerini okuduktan sonra yaşadığımız ilişkilerin bize dört duvardan oluşan bir ev mi yoksa uzun yıllar köklerimizle tutunacağımız yurtlar mı verdiğini sorgulamak gerekiyor. Bir devletin sahip olabileceği vizyondan bahseden roman, aslında bu devletin temel yapı taşı olan aileden de bahsetmeden geçmemiştir. Kadın ve erkeğin eşit zihin ve kalp seviyesi ile kurduğu ilişkiler, kuvvetli ailelerin oluşmasına vesile olacaktır. Bu ailelerin her biri bir yurt kuracak ve yurtlar güçlü bir devleti doğuracaktır. Bu sebepledir ki Halide Edip’in bu romanı en temelden güçlü bir devletin sırlarını adeta bizimle paylaşmaktadır. Günümüzde hala tartışılan ve kesin bir cevap bulamamış milliyetçilik, merkeziyetçilik, Osmanlıcılık, kadın/erkek ve aile mefhumu gibi sorunları işleyen romanı ufuk açıcı olması amacıyla okumanızı tavsiye eder, kaliteli vakitler geçirmenizi dilerim.