Penceremin Dünyası - I

Yazar

Sevinç B. Sağar

5. Sayı

Denemeler

Bu dikdörtgenin içindekiler hep değişiyor, hep bir hareketlilik halindeler, ve hep aynılar. İnce uzun, dimdik, başını inatla kaldıran, mağrur, en uzun, en yukarıda, gökyüzüne doğru kollarını açmış, kucaklayacak gibi, kucaklıyor gibi, ama değil, hepsi kendini dimdik, tek başına, ayakta tutabilmek için..

Ayakları yere basanlar tarafından dikkat bile çekmeyen bir gövdesi var. Sıradan. Yukarı doğru çıktıkça ara ara yeşillikler kondurmuş gövdesine. Yol gösteriyor gibi, öngösterim gibi. Yahut değil. Yahut, çoğalana kadar, azar azar tatmış benliğini. Adım adım koymuş kendi üstüne, artarak gitmiş. Yukarılara doğru ilerledikçe fark ediliyor, devasalaşıyor bir anda. Güçlü, büyük, kuvvetli, kocaman. Bir yandan da hiçbiri değil. Aralarında hatrı sayılır boşluklar var dalların, yaprakların. Bir bütünlük yok kendi içlerinde, belki de bir türlü ayar tutturamıyorlardır, hep kavga içerisindedirler, bütün olamıyorlardır bilmedikleri bir sebepten... Aralarından rüzgarın geçip gitmesiyle ‘övünüyorlardır’ belki. Bambaşka diyarlardan bir esinti gelip, kondurunca bir buse yanaklarına, heyecanlanıp buna şükran duyuyorlardır... Kendilerini beğenip, içten içe tebrik ediyorlardır o buseyi aldıkları için. Havadan gelen bir buseyi... Belki zehirli bir öpücüktür o, zehirli bir dokunuştur rüzgarınki; sakince, sinsice, güler yüzle gelip, aralarından geçerek, engellereyerek bir bütün olmalarını, güçlenip daha da yukarıya çıkmalarını.. Belki de, böyledir fakat, müstehaktır ağaca. Ders alması ve bir bütün olmayı öğrenmesi gerekiyordu belki de bunca zamandır. Ya da, rüzgarın hiçbir şeyden haberi yoktur, kendi yolunda, kimi zaman meltem kimi zaman fırtına olarak, dolaşıp durmaktan başka dünyanın her bir yanını... İnceliyor ağaç yükseldikçe, dalları daha sık, ama hala bir bütün değil, görebiliyorum aralarından kilometrelerce ötedeki evleri, içlerindeki devinimi, sancıları... Ağaç yine yükselmek istiyor.. Hırsların gözünü kör mü etti? Yetişemiyorsun istediğin yere, yolunu yine sen tıkıyorsun, azalıyorsun, sen bitmiyorsun ama yolun bitiyor, sürünüyor musun bu şekilde yıllardır?

Var olduğundan beri böyle misin? Gözün hep yükseklerde mi? Dört nala koşan özgür ve fazla heyecanlı kısraklar gibi kalkmışsın şaha, demediler mi sana, şahlarla birlikte matlar da vardır, hep en yukarıda değillerdir diye?
Yahut belki de amacın budur, buraya kadar gelmek istemişsindir zaten, dalların ayrı görünse de, bir bütündür aslında içten içe?

“Hissederler birbirlerini onlar, ben, hissederim; ben onlarım, ben, bizim.” desene. Doruk noktasında, biri sağa biri sola biri de yukarı bakan sapları birleşik üç başlı yaba gibi yaprağın var, muhtemelen en küçüğün, en zayıfın, en yeşilin, en mutlun, manzarası en güzel olanın... Gökyüzünde yaşayan, kimsenin derdini görmeyen, duymayan, bilemeyen, bulutlarla arkadaşlık eden, yağmurla ilk tanışan, rüzgarda en çok eğilen ama kırılmayanın...Orada var olabilmesi için, arkasında bir ordu, bir topluluk, rüzgarlar, fırtınalar, gövdesinde oynanan saklambaçlar, tırmanan maymunlar, güneşte sararan yapraklar, susuz kalan dallar, haykırışlar, kahkahalar, bir tarih, bir geçmiş, bir roman, anlatmaya değer ‘binlerce fit yükseklikteki’ hikayeler... Biraz daha yukarıda oluşan her yaprağın öncekinin üstünde yükselmesi, geridekini unutması veya unutamaması, sallantılar, saplantılar, beklenilen ışık hüzmeleri, kimi zaman hayat bulunan güneşin düşman olup çıkması, bir ömür, binlerce ömür, hepsi senin için mi doruktaki üç taraflı küçük yaprak?

Evet. 
Sen o muhteşem hayatı yaşa diye. 
Hayır. 
Her biri ayrı dünyaydı, ve her biri kendi hayatını sonuna kadar yaşadı. 

Kimisi seni önemsemiştir belki, kiminin de umrunda olmamışsındır küçük yaprak.

Evet sen, manzaramdaki en büyük ağaç. Çok güzelsin. Anlarıma ortaksın. Düşüncelerimde motifsin. Manzaramda ev sahibisin. Yaz kış yeşilsin. Bunu şuan fark ediyorum. Yanındaki ağacın yapraklarını döktüğünü şuan fark ettim çünkü. Sana, size, hep bakıyordum, lakin görmüyormuşum. Bugün gördüm. Sevdim. Hayal kurdum. Yazdım. Trenler gelip geçerken uzakta duran o tek ağaç gibisin penceremin dünyasında. Tek ve büyük bir farkla; bu resimde etrafın dolu. Kalabalığın tam ortasındasın. Yalnız mısın? Kalabalık mısın? Bugün sabah aşağıda uçurtma gösterisi yaptı bir amca, sevdin mi? Uçan bir şeye aşağı doğru bakmak nasıl bir his? Anlatsana biraz.

Ayrıca hedefine ulaşmak için orada öylece mıh gibi, dikili taş gibi, nefes almadan, göz kırpmadan, yaz kış yeşil olup, HEP OLMAN biraz garip. Eğer sadece hırsların yüzündense bunu konuşalım, kendine zarar veriyor olmayasın? Psikologlar var bizim tür arasında. Hallederiz. Ne diyorsun? Duyamıyorum? His mi edeyim? ‘Sadece varsın, ve var olmak istiyorsun, hepsi bu’ mu? Kolaymış. Değil. Ama sana bunu şimdi nasıl anlatayım..?

İyi geceler manzaram, sevgiler.