11. Sayı
Gezi Yazıları
Ekim ayı... Güzel bir sonbahar perşembesiydi uçağa bindiğimde. İndiğimde “Oraya vardığında İstanbul köy gibi gelecek sana.” dedikleri çınladı kulağımda. İçim ürperdi. Gerçekten de öyleydi. Daha havaalanına yeni inmiştim. Anneme yeterince sarılamamışım, babamla sanki eksik vedalaşmışım gibi bir his büyüdü içimde. Bilinmedik, duyulmadık bir yerdeydim sanki. Annemin telefonda “yavrum” deyişi hala kulağımda. Hiç unutamam o anı...
Geniş mi geniş yolları, uzun ve katlı köprüleri, devasa gökdelenleriyle Shanghai havası soluyordu ciğerlerim. Gidenler bilir, oranın kendine has bir kokusu vardır. İlk soluduğunuzda hoşa gitmeyen ama sonra içe sinen değişik bir hava. Sanki birçok farklı baharatın havada uçuşması sonucu oluşan sis bulutunun içinden geçmişçesine üstünüze sinen bir koku...
Eskiden sıradan bir tarım köyü olan Shanghai, 1990'larda yeni bir reform ile tümüyle planlı olarak inşa edilmiş, günümüzün en metropol şehirlerinden biri. Bu ekonomik reform Shanghai'ı dünyanın en önemli finans merkezlerinden biri haline getirmiş. Lakin derinlerine indiğinizde hâlâ eski halinden yerler de bulunur. “Old Shanghai” olarak geçen bölge eski halini tüm tazeliğiyle korumuş. Yapılar kibar ve anlamlı. O eski yapıların çatılarının uçlarını süsleyen bazı hayvan figürleri vardır. Bu hayvanların her biri bir şeyi temsil eder. Örneğin çatı üstündeki veya kapı yanındaki aslan figürleri muhafızı, korunmayı ifade eder. Bazı evlerin çatısında hem ejderha hem de tavus kuşu bulunur. Ejderha kralı/erkeği temsil ederken tavus kuşu zerafeti, kraliçeyi veya evin hanımını temsil eder. Böyle küçük ayrıntılar eski şehrin her yanını sarmıştır. Orada gerçekten büyüleyici bir mimari görülüyor.
"Çinliler nazarında bir yabancının kendi dillerini öğrenmesi çok önemlidir. Kendime bir üniversite bulup hemen Çince'yi öğrenmeye başlamıştım ben de. Ülkelerine ve dillerine neredeyse kutsallık derecesinde önem veriyorlar, kültürlerine de çok düşkünler. Her ne kadar yabancıları sevseler de kendi yaşam şekillerinden asla taviz vermezler. Gerçi yeni nesil bu konudakendini daha bir aşmış durumda.
Çin kendi dilinde “Zhongguo” diye geçer. “Zhong” merkez, iç; “guo” ise ülke,yurt demektir. Yani merkez ülke, dünyanın merkezi. Bu söylemin efsane olduğu iddia edilse de orada bulunduğum zaman diliminde bunu söyleyen Çinlilere rast-lamıştım. Metroda ders çalıştığımı gören amcalar, teyzeler her seferinde inanılmaz bir kibarlık sergileyip derslerime/ödevlerime yardımcı olurlardı.
Shanghai genel olarak öbek öbek siteleşmiş bir şehir. Bu siteler inşa edilirken uymaları gereken en önemli kural site içinde yeşil alana çokça yer verilmesidir. Özellikle yeni yapılan sitelerde hem yüksek binalar hem de sanki doğal parkı andıran yeşil alanlar bulunur. Bazılarının içinde göletler bile vardır.
Shanghai metropol bir şehir olmasından ötürü yemek kültürü çok çeşitlidir. Tüm dünyanın garipsediği “Havada uçan, karada kaçan, denizde yüzen her şey yenir.” olgusunun ardında çok acı hadiseler yer almaktadır.
Zamanında Çin Devlet Başkanı Mao Zidong, ülkeyi tarıma dayalı ekonomiden sanayi toplumuna dönüştürmek isterken aldığı hatalı kararlar ve yanlış uygulamaları sonucu elim bir kıtlığa sebep olmuştur. Tarım işçilerinin başka alanlara yönlendirilmesi ve yanlış tarım uygulamaları sonucu tarım ürünlerinin ciddi oranda azalması, sivrisinek, karasinek, serçe ve farelerin katledilmesi ve yaşanan bazı doğal afetler sonucu dört yıl süren ve yaklaşık 45 milyon kişinin öldüğü korkunç bir kıtlık yaşanmıştır. O kıtlık zamanında insanlar çaresizlikten buldukları her şeyi yemişler ve bu kültürlerine yerleşmiştir. O zamanlar iyi olmanın tek koşulu bir şeyler yiyebilmek olduğundan insanlar birbirlerine merhaba dedikten sonra “(Yemek) Yedin mi?” diye sorarlarmış. Eğer boğazından bir şey geçtiyse iyidir. Bu da Çinliler arasında hala sıkça kullanılan bir diğer kültür haline gelmiştir.
Shanghai'ın başlıca en yüksek ve önemli binaları Shanghai Kulesi (632 m), Shanghai Dünya Finans Merkezi (492 m), Jin Mao Kulesi'dir (421 m). Shanghai'da Basitleştirilmiş Çince (Mandarin) konuşulur. Shanghai'ın Çince'den bağımsız kendine özgü bir dili de (Shanghai Hua) vardır. Yerel halk dışında kimse konuşmuyor. Shanghai dilinin Basitleştirilmiş Çince'den farkı; basitleştirilmiş Çince'nin (Mandarin) 4 farklı tonu vardır. Shanghai dilinde ise ton yoktur ve karakterlerin okunuşu da daha farklıdır.
Shanghai rüyalar şehri. Yeniden orada olmayı çok isterim. Umarım bir gün yine yolum düşer.