Dua

Yazar

Aybike UlubaÅŸ

3. Sayı

Öyküler

“Merhaba,
Halini hatrını sormaya mecalim yok, kusura bakma. Epey yorgun epey dağılmışım. Nerede baÅŸladığımı dahi unuttuÄŸum uzun bir yoldan geliyorum. Henüz bitmiÅŸ bir yolculuk deÄŸil, sadece soluklanacağım. Bir adım bile atacak gücüm kalmadı. Oysa belki de en baÅŸtan baÅŸlamalıyım.

Anlattıklarım, anlatmak isteklerimin yanında hiçbir anlam ifade etmeyecek. Ama sen yine de anlamaya çalış, belki duyarsın sesimi.
Bir fırtınanın tam ortasında, çoktan suya boyun eÄŸmiÅŸ bir geminin içindeyim ÅŸimdi. En yakın kara en iyi ihtimalle 3 gün uzaklıkta. Oysa gemime su doluyor. Dakikalar hızla geçtikçe daha da uzaklaşıyorum yaÅŸamdan.

Bütün hayatımı sevdanla geçirdim. Küçük bir çocuktum seni ilk gördüÄŸümde. Bir çocuÄŸun ÅŸekere dahi ne büyük aÅŸkla baktığını bilirsin. Okulumuzun bahçesinde bir kiraz aÄŸacı vardı, hatırlıyor musun? Eve yürümeden önce iki cebimi de tıka basa kiraz doldururdum. Yolda rastladığım çocuklar benden kiraz isterlerdi. Ama kimseye vermezdim.

Ama sen istesen kendimin bile özenle yediÄŸi o iki cebimdeki tüm kirazları verirdim sana. Bütün kirazlardan kıymetliydin benim için. Ben bir iÅŸten anlamam. BildiÄŸim tek ÅŸey ÅŸu amansız dalgalarla boÄŸuÅŸmak ve günlerce süren yolculuklarda hayatta kalabilmeyi baÅŸarmaktı. Ne dalgalarla boÄŸuÅŸabildim ne de hayatta kalıyorum. MeÄŸer ben hiçbir ÅŸey bilmiyormuÅŸum, adından baÅŸka. Yıllardır bana mesken olmuÅŸ suların ortasında, ölümün kıyısındayım. Aklımda bir tek adın var. Senden baÅŸka hiçbir ÅŸey bilmiyor, hiç kimseyi tanımıyormuÅŸum.

nsan koca bir ömür yaÅŸadıktan sonra son anına vardığında anlıyormuÅŸ ne uÄŸruna yaÅŸadığını. Ne uÄŸruna yaÅŸadığımı ÅŸu an anlıyorum. Ve bir kere daha yaÅŸasaydım bu ömrü, yine aynı uÄŸurda yaÅŸardım. Sevgiden kıymetlisi yokmuÅŸ çünkü.

Ne sen beni tanıdın, ne ben sana kendimi anlatabildim bunca yıl. Belki yazdıklarımı okuduÄŸunda bunları sana daha önce neden söylemediÄŸimi merak edeceksin, ama ben güçsüz bir adamdım. Üstelik tüm bu cüsseme raÄŸmen. Ä°nsan sevdiÄŸinin gözlerine bakıp da gözleri kör olmadan sevdasını itiraf edemiyor. Senin gözlerine bakmaya dahi cesaret edemeyiÅŸim bundandı. Oysa yaÅŸamım boyunca bir daha hiç görmemeyi göze alıp gözlerine bakardım, bir daha yaÅŸasaydım.

Ama bir daha yaÅŸamayacağım. Bir daha karşına geçemeyeceÄŸim. Bir daha çocuk olamayacağız ve ben seni bir daha uzaktan bile göremeyeceÄŸim. O yüzden bu satırlarımı iyi oku, çünkü dahası yok. Sular beni çoktan ele geçiriyor, devamı yok.

Ömrüm boyunca savaÅŸtıklarıma yenildiÄŸim andır ÅŸimdi, sulara ve sevdana. Bu yenilgi benim en büyük zaferim.
Her ÅŸey için teÅŸekkür ederim.”

Adam mektubu yuvarlayıp ÅŸiÅŸenin içine sıkıştırdı ve kapağını sıkıca kapattı. Son bir kez uzunca baktı mektubuna ve derin okyanusun içinde yavaÅŸça batmakta olan gemisinin güvertesinden sulara bıraktı.

Yıllar sonra Hindistanın en ücra köÅŸelerinde kalan bir köye turistik geziye giden bir kafile etrafı büyük ÅŸaÅŸkınlık içerisinde izliyorlardı. Köyün birkaç kelime Ä°ngilizce öÄŸrenmiÅŸ olan genci kafileye tek tek bütün evleri gezdirmiÅŸ ve sıra köyün ibadethanesine gelmiÅŸti. Ä°nandıkları bir din yoktu, sadece bir dua ezberlemiÅŸlerdi ve sürekli onu okurlardı. Hastalandıklarında, korktuklarında, geceleri uyumadan evvel bütün köy bu duayı okurdu. Kafileye bunları izah edecek ingilizcesi olmayan genç kafilenin başındaki kiÅŸiye duanın bir kopyasını verdi.

Kafile reisi derme çatma yazılmış eski kağıdı eline aldığında hayretini gizleyemedi. Gençten bu duayı okumasını istedi. Genç okuduÄŸunda, köyün harfleri ve kelimeleri kendilerince uyarladıklarını farkeden kafile reisi bu duayı nasıl elde ettiklerini sordu. Genç, bundan birkaç yüzyıl önce okyanus açıklarında balık avına çıkmış atalarına bu duayı tanrının yolladığını söyledi.