3. Sayı
Öyküler
Yağmur yağmaya başlamıştı. Sihirli kutunun içindeki bozuk paraları bırakıp kağıt paraları topladı. Yağmur yağma ihtimaline karşı yanında getirdiği, yere monte edilebilen şemsiyesini açtı. Saat 7 civarıydı ancak bugün için belirlediği hasılatın yarısına anca gelebilmişti. Yağmur yağmaya devam etse de orada kalması gerektiğinin farkındaydı. Sonuçta para kolay kazanılmıyordu. İşinin başından ayrılamazdı. Belki insanlar sert rüzgar ve şiddeti giderek artan yağmurdan dolayı acır, sihirli kutusuna fazladan birkaç papel bırakırdı. Yanında getirdiği sandviçini yüzünden de okunacağı gibi çok heyecanlı bir şekilde çantasından çıkardı. Disiplin karakterinde vardı. Her gün evden çıkmadan kendi hazırladığı tek öğünlük yiyeceğin yanına, üç litre suyunu ve sihirli kutusuna biriken paralı boşaltıp, toplamak için yedek bir kutu alırdı. O gün evden ayrılmadan önce hazırladığı sandviçine diğer günlere kıyasla daha bir özenmişti. İçine tam yağlı ezine peynir, elleriyle tek tek çekirdeğinden ayıklayıp, çekirdeklerinde zeytin parçacığı kalma ihtimaline karşın tekrardan ağzına atıp emin olana kadar yediği, en değerli yiyeceğim olarak nitelendirdiği sele zeytin ve bunlara ilave olarak pastırmalar diyarından getirttiği yarım kilo pastırmadan hatırı sayılır miktarda pastırma koymuştu. Son olarak tamamen doğal, kendi bahçesinde yetiştirdiği domateslerin üzerine memleketinden getirdiği pul biberi serpiştirmişti. Kim istemezdi bu sandviçi yemeyi? Özene bezene hazırladığı sandviçinden büyükçe bir ısırık aldı. Domatesin suyu sakalına akıyordu, ama umurunda bile değildi. Yemek yerken, yemeğin eline yüzüne bulaşması hoşuna giderdi. O bu şekilde yemekten zevk alırdı. Tam ikinci büyük ısırığını alacaktı ki, takım elbiseli, ukala bakışlı, şık, mavi kravatlı, siyah paltolu bir adam, sihirli kutuya elini daldırdı ve bütün paraları aldı. Üzerinde bu kadar uğraştığı sandviçini yerken yapılan bu saldırı hiç hoşuna gitmemişti. Hemen yerinden kalkıp, hızlı adımlarla o züppe adamın peşinden gitti. Kolundan tuttuğu gibi o züppeyi tek hamlede al aşağı etti. Paltosu kirlenen çamurun içinde kalan adamın avucunda tuttuğu bozuk paraların hepsi kaldırıma saçıldı. Neye uğradığını şaşıran adam çabucak yerinden kalkıp hızlıca yumruğunu savurdu. Kavga başlamıştı. Sandviçi yarım kalan adamla, bozuk para hırsızı karşı karşıyaydı. Esnaf sandalyelerini dışarı attı. Şiddetli yağmura rağmen herkes durmuş, heyecanlı bir şekilde birazdan başlayacak olan kavgayı bekliyordu. Yanında çekirdeği olan birkaç kişi, merakla toplanan kalabalıktaki diğer insanlarla çekirdeklerini paylaştı. Artık herkes ve her şey hazırdı. Züppe arka cebinden bir metal çıkardı. O ne Bir bıçaktı. Kalabalık bunun eşit bir kavga olmayacağını anlamıştı. Züppe bıçağını sandviçinin tadı damağında kalan adama doğru salladı. Tam o esnada, hapşıran sihirli kutu sahibi adam, züppenin paniklemesine sebep oldu. Ayağı kayan züppe düşerken elinde tuttuğu bıçak kalbine dik bir açıyla geldi ve saplandı. Ortalık bir anda kan gölüne döndü. Çekirdeklerin kabuğu artık tükürülmüyor, bütün bütün yutuluyordu. Herkes şok içindeydi. Züppenin ani düşüşünü kimse beklemiyordu. Olay yerine ulaşan polis ağzını kapatmadan hapşırdığı ve bir insanın dolaylı yoldan ölümüne sebep olduğu için sandviçinde acı seven adamı tutukladı. Eşyalarını dahi almasına izin verilmeden polis aracına bindirildi. Sihirli kutusu, şemsiyesi, havada üç saat asılı kalacak olan hapşırığını bırakarak öylece gitmişti.