3. Sayı
Kitaplık
Haruki Murakami’nin bu kitabına ismini veren başkahramanımızı tanırken modern Japonya’daki insanların nederece farklı düşüncelere sahip olduğunu gözlemliyoruz.
Japon kültüründe arkadaşlık konusu bizim kültürümüzden farklıdır. Bunun yanında bu eserde de gördüğümüz üzere isimler de toplumda büyük rol oynamaktadır.
Tsukuru Tazaki, tren garları inşa eden bir mühendistir. Çocukluk yıllarından itibaren trenlere büyük bir ilgisi olmuştur. Bir şeyler yapmayı ve inşa etmeyi istemiştir hep. Sonuçta ismi de bunu gerektirmez mi? (Japonca “Tsukuru”; yapmak, oluşturmak). Lise yıllarında sahip olduğu arkadaşlarının isimlerinde renkler bulunmaktadır. Siyah, beyaz, mavi, kırmızı… İsminde renk bulunmayan tek kişi kendisidir. Bu yüzden kendisini hep gereksiz görmüştür Tsukuru. Farklı karakterler, farklı yetenekler ve farklı renkler arasında renksiz ve sıradan bir insan. Tüm yaşamında bunu düşünmüştür. Bununla beraber sürekli kendisini arar, neden böyle bir isme sahip olduğunu sorgular.
Kitabın içinde yolculuk ederken bu kültürü de yaşıyor insan. Evet, insan kendinin de bir rengi olduğunu fark edemeyebilir veya rengi olmadığını düşünebilir. Yine de renkler her zaman oradadır. Unutmamak gerekir ki renkler biz insanları insan yapar, ruhumuzdur aslında renkler ve kimseninki aynı renkte değildir. Bu farklılığı göz ardı etmeden insanların renkleri olduğunu hissettirmek gerekir. Hiçbir renk gereksiz değildir. Bazen bir rengin neden orda olduğunu sorgularken o orda olmasa bir başka rengin güzelliğini fark edemeyebilirdik.
Tsukuru kendisini dışlamıştır aslında. Onun da bir rengi vardır ve sadece isminde bir renk bulunmamasından dolayı kendisini dışlamıştır ve kendisinin sahip olduğu değerin farkında değildir. Halbuki insana rengini veren sadece isimler değildir. Her insanın bir rengi vardır.