Korkunun Ecele

Yazar

Sevinç B. Sağar

3. Sayı

Öyküler

Sekiz bacağıyla birden sınıfa girdi. Sanki sürünüyormuş gibi... Ama öyle olmadı. Önce bir bacağını sonra diğerini sonra bir diğerini... Arkasında yapışkan, salya gibi şeffaf bir sıvı bıraktı hayalimde, öyle bir şey yoktu ama canlandı gözümde işte. Bu evreni kuran kişi, onun iyi biri olduğunu söyledi, aynı zamanda beni tanıdığını da... Rahat değilim, sanki aklımdan geçenleri okuyor. Hatta buna eminim. Sıramın önünden geçerken hiç göz göze gelmedik, ama ben arkaya dönüp bakma gafletinde bulundum. Merak her zaman olumlu sonuç getirir diyebilir miyiz?

Bana bakıyordu. Yutkundum. Ondan korkuyorum, ve bunu biliyor. Bakışlarının derininde alaycı bir gülümseme var, görebiliyorum.“Her an ensende bitebilirim, bu yüzden hep arkanı kolla”. Beni tedirgin ediyor. Sırasına nasıl oturacak diye merak etmiştim, önce her iki yandaki ikişer ayağını büktü, sonra geri kalan dördünü. Sıra arkadaşına acıyorum. Hala her yanı o yapışkan ve şeffaf sıvıya bulanmış gibi. Nereye gitse kolaylıkla takip edilen o aptal ve bir o kadar da büyük canavarlar gibi sanki. Fakat zeki olanı. Öndeki iki eliyle kitaplarını sıraya koydu. Hala ona bakıyorum. Her an bacaklarından birini kırbaç gibi şaklatıp kafamı kopartabilir.

.....

Güya dersi dinliyormuş gibi yapıyor. Ama eminim, kafasının içinde milyon tane tilki dolanıyordur. Sahte bir gülümsemesi var. İnsanlar da bunu yiyor mu? Hepimizden daha akıllı, daha kurnaz ve daha oyun kurucular. İstediği an zarar verebilir ama vermediği için asıl güçlü o mu? Orada öylece duruyor, korkuyu büyütüyor. Bir şey yapmasını istemem tabii. Ama bir şey yapmak istese kendimi savunamam. Bunu biliyorum, o da bildiğimi biliyor. Karşısında kendimi bu kadar zayıf hissettiğim için, hiçbir şey yapmasa bile zaten teslim olduğum için; kaçabileceğime zerre kadar inancım olmasa da her an kaçmaya hazır ve etrafı kolaçan eden bakışlarım için, ona bir hayli gülünecek malzeme veriyorumdur. Bu durumda olmak kendime olan güvenimi azaltıyor.

Yok. Onu “iyi” hayal edemiyorum. Yerinde kıpırdandı. Bakışları bana döndü. Ben önüme döndüm. Artık yapacak bir şey yok. Bu kadar küçük düştükten sonra, bir şey yapsa da kaçmaya çalışacak enerjim, gücüm kalmadı. Ona yalandan güler yüz göstermek istemiyorum. O bunun rol olduğunu anlayacak kadar akıllı; ben de kandırmaya çalıştığım kişinin kanmayacağını anlayacak kadar tecrübeliyim. Ayrıca sonrasında sinirlenip, sinsi planlar da kurabilir? Sessiz sakin bir şekilde hayatıma devam edeyim, dikkat çekmeyeyim desem o da olmaz. Eminim ki hissettiğim bu korkunun o da farkındadır hem de iliklerine kadar. Dikkatini zaten çektim, zarar vermeyeceği varsa da “ben kötü biri değildim” diye sinirlenip, bir anlık cinnetine kurban gider miyim? Yok yok. Bu hayali unutun. Korkunç.

Zil çalar çalmaz sınıftan çıktım. Acelem varmış da bir yere yetişecekmişim gibi rol yapıyorum. Halbuki yok. Gelip konuşmaya çalışırsa ne derim? Bu korkuyu gizleyemem, korkarken samimi konuşmam, onu sevmediğimi iyice anlar ve... O da sınıftan çıktı. Göz göze geldik yine. Dört tane gözü var. Tam olarak dört. Hafifçe gülümseyip bir baş selamı verdim. Yine aynı şeyi yapıyorum; “Düşmanın senden güçlüyse salak ayağına yat”. Ama yemedi. O da gülümsedi. Belki alındı, saldıracak; belki sinirlendi, saldıracak; belki de zaten bunu planlıyordu, saldıracak. Yürümeye başladı. Bana doğru. Tamam gelsin. Belki yanıma varana kadar korkudan zaten öteki tarafa giderim.

Tüm dünyanın sesi kısıldı, nefesimi bıraktım, işte artık o andayım.

SON