Gecenin Kayıp Kızı

Yazar

Melike

15. Sayı

Öyküler

Gecenin kayıp kızı, ayın on dördünün denize vuran yansımasında yaşardı. Her gece hasretle ve özlemle şehir ışıklarını izleyip hayaller kurardı. Bazı geceler canı o kadar çok sıkılırdı ki ışığı yanan evlerin pencerelerini tek tek sayardı. Bir… İki… Üç… Bazen de kendisine bir ev seçer ve o evde yaşadığına dair hikâyeler uydururdu: “Ben şu evin içinde olsaydım, şu an kendime kocaman çikolatalı bir pasta yapıyor olurdum.”, “Hayır, hayır şu evin içinde arkadaşlarımla oturmuş şeker yerken sohbet ediyor olurdum.”. Yine bu şekilde hayaller kurduğu bir gecede uzun boylu, siyah kıyafetli bir adam kıyıya geldi ve konuşmaya başladı. “Of!” diye bağırdı önce. Gecenin kayıp kızı adamın bağırışı karşısında ürktü. Adam: “Bıktım artık! Hiç param kalmadı. Nasıl yaşayacağım ben?”. Gecenin kayıp kızı adamın çaresizliği karşısında çok üzüldü. Adamın yanına gidip ona destek olmak istedi ama bunu yapamazdı. Adamın konuşmalarını sessizce dinledi. Adam ne kadar sıkıntısı, derdi varsa hepsini bir bir anlattı. Kız da adamın ne kadar üzüntüsü ve acısı varsa hepsini bir bir yuttu ve kıyıdaki adama bir avuç su gönderdi. Adam gözyaşlarını denize akıttı ve sanki gecenin kayıp kızının orada olduğunu biliyormuşçasına “Teşekkür ederim.” dedi ve gitti. Yüreği bir nebze olsun rahatlamıştı. Gecenin kayıp kızı, adamın içindeki ferahlamayı hissetti ve evlerin olduğu yere doğru sıcak bir rüzgâr üfledi. Gecenin kayıp kızı suyun içinde kendi kendine dans ederken bir kadın kıyıya geldi. “Off!” diye bağırdı. Kız kadının bağırışı karşısında ürktü. Kadın: “Yeter artık! Kimse beni anlamıyor. Çok yoruluyorum.”. Kadın onu üzen, canını sıkan ve çözemediği ne kadar sorunu varsa hepsini bir bir anlattı. Gecenin kayıp kızı da kadının bütün dertlerini, sıkıntılarını bir bir yuttu ve kıyıdaki kadına bir avuç su gönderdi. Kadın gözyaşlarını denize akıttı ve sanki gecenin kayıp kızının orada olduğunu biliyormuşçasına ona doğru gülümseyerek oradan ayrıldı. Gecenin kayıp kızı kadından aldığı tebessümü şehrin içine doğru ılık bir esinti olarak gönderdi. Yine denizin ortasında yalnız kalmıştı. Ayın on dördüne baktı, “Of!” diye bağırdı. “Çok yalnızım.”, “Kimsem yok.”, “Başımı sokacak sıcak bir evim yok.”, “Şu denizin ortasında bir ben varım, yapayalnızım.”. Gecenin kayıp kızı ne kadar yalnızlığı, çaresizliği, üzüntüsü ve hasreti varsa hepsini bir bir ayın on dördüne anlattı. Derin bir sessizlik oluştu. Kimse ona geri cevap vermedi. Kimse onu dinlememişti. Yüreğinin sıkıştığını hissetti. Hayal kırıklığıyla başını önüne eğdi. Tam denizin dibine dalıyorken, gökyüzünden sağanak bir yağmur yağmaya başladı. Gecenin kayıp kızı da hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Ayın on dördüne bakıp “Teşekkür ederim.” dedi. Yüreği rahatlamıştı. İçinde kocaman bir sıcaklık hissetti ve şehrin ışıklarına son bir kez bakarak denizin derinliklerine doğru yol aldı. Şehrin içinde sıcak meltemler esti. O gün bugündür kim deniz kıyısında ağlayan bir insan görse gecenin kayıp kızını hatırlar ve kim bir sağanak yağmur altında ıslansa ayın on dördüne teşekkür eder.